Blog
10 Kasım 2025

Sözleşme Gücü ve Kurulu Güç

İçindekiler

Sözleşme gücü ve kurulu güç nedir?

Sözleşme gücü, bir elektrik aboneliğinde aboneniɴ talebi üzerine kullanmasına izin verilen, sözleşmeyle belirlenmiş maksimum güç miktarıdır . Başka bir deyişle, abonenin şebekeden aynı anda çekebileceği en yüksek elektrik gücü, bağlantı anlaşmasında sözleşme gücü olarak tanımlanır. Bu değer kilovat (kW) veya kilovolt-amper (kVA) birimleriyle ifade edilir ve elektrik dağıtım şirketi ile yapılan anlaşmada yer alır. Kurulu güç ise bir elektrik tesisatının veya sisteminin taşıyabileceği azami kapasiteyi gösterir . Bir ev ya da tesis içerisindeki tüm elektrikli cihazların toplam gücünü veya bir elektrik üretim santralinin maksimum üretim kapasitesini ifade eder. Kurulu güç, birimin teknik kapasitesini belirtirken, sözleşme gücü o teknik kapasitenin anlaşmayla sınırlandırılmış kısmıdır.

Kurulu güç ve sözleşme gücü kavramları genellikle birbirine yakındır ancak aynı şey değillerdir. Kurulu güç, teknik hesaplamalarla bulunur; sözleşme gücü ise idari/kontratsal bir kısıttır. Örneğin bir evin kurulu gücü 10 kW olabilir, ancak dağıtım şirketi ev aboneliklerinde güvenli kullanım için bunun belli bir oranını (genellikle %60’ını) sözleşme gücü olarak belirler. Dolayısıyla aynı evin sözleşme gücü yaklaşık 6 kW olur. Bu sınır, evin aynı anda en fazla 6 kW güç çekebileceği anlamına gelir. Sonuç olarak: **Kurulu güç, toplam elektriksel kapasitenizi; sözleşme gücü ise anlaşmayla onaylanmış tüketim limitinizi tanımlar.

Kaynak: Resmi tanıma göre sözleşme gücü “Abonenin talebi üzerine kullanacağı kabul edilen ve sözleşmesinde çekilmesi veya verilmesi konusunda belli hükümler konulmuş bulunan güç miktarıdır” . Kurulu güç ise bir tesisin veya şebekenin taşıyabileceği maksimum kapasitedir . Bu temel fark, günlük elektrik kullanımınızda ve altyapı planlamasında önemli rol oynar.

Sözleşme gücü ve kurulu güç arasındaki fark nedir?

Sözleşme gücü ve kurulu güç kavramları birbiriyle ilişkili olmakla birlikte farklı anlamlara gelir. Kurulu güç, teknik olarak bir tesisatın toplam cihaz kapasitesini ifade ederken; sözleşme gücü, bu kapasitenin anlaşma ile sınırlandırılmış ve dağıtım şirketince onaylanmış kısmıdır. Örneğin, elektrik projesine göre bir evin tüm cihazlarının toplam gücü (kurulu gücü) 10 kW ise, dağıtım şirketi bunun tamamını aynı anda kullanamayacağınızı varsayarak sözleşme gücünü daha düşük bir değer olarak belirler . Tek terimli (mesken) aboneliklerde yaygın uygulama, sözleşme gücünün kurulu gücün yaklaşık %60’ı alınmasıdır . Bu kullanma faktörü, evlerdeki cihazların genellikle hep birlikte tam yükte çalışmaması prensibine dayanır.

Kurulu güç = Toplam cihaz gücü (teorik maksimum), Sözleşme gücü = Kullanıma izin verilen kısım (pratik limit) olarak düşünülebilir. Kurulu güç, elektrik tesisatınızın fiziksel sınırını belirtirken; sözleşme gücü, sözleşmesel/izin verilen sınırı gösterir. Örneğin bir sanayi tesisinde kurulu güç, tüm makinelerin toplam gücüdür. Ancak işletme, dağıtım şirketi ile yaptığı bağlantı anlaşmasında bu toplamın bir kısmını sözleşme gücü olarak taahhüt eder. Eğer işletme, kurulu gücünden daha yüksek bir güç talep etmek isterse (örneğin yeni makineler eklendiğinde), önce kurulu gücünü artırıp sonra sözleşme gücünü yükseltmesi gerekir.

Özetle, kurulu güç daha çok mühendislik ve tasarım değeri iken, sözleşme gücü yasal ve sözleşmesel bir değerdir. Kurulu güç her zaman sözleşme gücünden eşit veya büyüktür; sözleşme gücü ise kurulu gücün tamamını veya bir kısmını kapsar. Bu fark, elektrik tesisatınızın güvenli ve kesintisiz çalışması için önemlidir: Kurulu güç, evinizin/işletmenizin teknik kapasitesini ifade ederken sözleşme gücü, şebekeden fiilen çekebileceğiniz gücü sınırlar.

Sözleşme gücü ve kurulu güç nasıl belirlenir?

Kurulu güç, bir tesisin veya aboneliğin elektrik projesi aşamasında belirlenir. Bunu yapmak için, ilgili yerleşkedeki tüm elektrikli cihazların adet ve güçleri dikkate alınarak bir hesaplama yapılır. Proje mühendisi, ev veya işyerinde kullanılacak her bir cihazın güç etiketlerini toplar ve hepsinin aynı anda çalışması durumunda ortaya çıkacak toplam gücü hesaplar. Bu toplam, o yerin kurulu gücüdür ve genellikle kilovat (kW) cinsinden ifade edilir. Örneğin bir evdeki aydınlatmalar, beyaz eşyalar, ısıtıcılar ve diğer elektrikli aletlerin güçleri toplanarak evin kurulu gücü belirlenir.

Sözleşme gücü ise, belirlenen kurulu güce ve kullanım ihtiyaçlarına göre dağıtım şirketi ile kararlaştırılır. Sözleşme gücünün belirlenmesinde birkaç temel etken rol oynar:

  • Elektrikli cihazların sayısı ve gücü: Tesisatta bulunan cihazların toplam kurulu gücü ne kadar yüksekse, sözleşme gücü ihtiyacı da o kadar yüksek olacaktır . Örneğin çok sayıda elektrikli alet kullanan bir ev veya yüksek güçlü makineleri olan bir atölye, daha fazla sözleşme gücüne ihtiyaç duyar.
  • Kullanım yoğunluğu: Cihazların aynı anda kullanım oranı da önemlidir . Örneğin bir fabrikada makineler çoğunlukla eş zamanlı çalışacağından, sanayi tesisleri daha yüksek bir sözleşme gücüne ihtiyaç duyar. Buna karşılık bir evde tüm cihazlar her zaman aynı anda çalışmaz, bu nedenle evler için belirlenen sözleşme gücü genellikle kurulu güçten daha düşük tutulur.
  • Mevsimsel talepler: İklim ve mevsim koşulları da sözleşme gücü belirlenirken göz önünde bulundurulur . Örneğin yazın klimaların yoğun kullanımı veya kışın ısıtıcıların devreye girmesiyle talep artabilir. Eğer bir bölgedeki veya tesisteki elektrik talebi mevsimsel olarak ciddi dalgalanıyorsa, sözleşme gücünü belirlerken bu zirve dönemler dikkate alınır.

Belirleme sürecinde, tesisat projesinde öngörülen kullanma faktörü de kullanılır. Tek terimli mesken aboneliklerinde kullanma faktörü genellikle 0,6 (yani %60) olarak alınır; bu, tüm cihazların aynı anda tam yükte çalışmayacağı varsayımına dayanır. Dağıtım şirketi, proje mühendisi tarafından hesaplanan kurulu güç ve önerilen kullanma faktörünü inceleyerek bağlantı gücünü (sözleşme gücünü) onaylar veya revize edilmesini isteyebilir . Sonuçta, kurulu güç bilimsel hesaplarla ortaya konurken, sözleşme gücü hem teknik hesap hem de dağıtım şirketiyle mutabakata dayanır.

Sözleşme gücü ve kurulu güç nasıl hesaplanır?

Kurulu gücü hesaplama: Bir evin veya tesisin kurulu gücünü hesaplamak için tüm elektrikli cihazların güç değerleri toplanır. Her cihazın watt (W) veya kilovat (kW) cinsinden çektiği güç genellikle cihazın etiketinde belirtilir. Örneğin bir ev için bu hesaplama, buzdolabı (örn. 150 W), çamaşır makinesi (2000 W), bulaşık makinesi (1800 W), elektrikli ısıtıcı (2500 W), aydınlatma armatürleri (toplam örn. 500 W) vb. tüm cihazların güçlerinin toplanmasıyla yapılır. Bu toplam, evin kurulu gücünü verir. Bir işyeri ya da fabrika için de benzer şekilde, tüm makinelerin ve ekipmanların güçleri toplanarak kurulu güç bulunur. Mühendislik projelerinde ve elektrik iç tesisat planlarında bu toplam kurulu güç açıkça belirtilir.

Sözleşme gücünü hesaplama: Sözleşme gücü hesaplaması, abonelik türüne göre değişir:

  • Tek terimli tarifede (mesken, küçük ticarethane vb.): Sözleşme gücü, dağıtım şirketi tarafından kurulu gücün yaklaşık %60’ı olarak belirlenir . Bu oran, yukarıda belirtildiği gibi ev ve benzeri abonelerde cihazların aynı anda tam kapasite çalışmamasından kaynaklanır. Basit bir formül ile:

    Sözleşme Gücü (tek terimli) = Kurulu Güç × 0,6.

    Örneğin, kurulu gücü 8,35 kW olan bir ev abonesi için sözleşme gücü ≈ 8,35 × 0,6 = 5,01 kW olarak hesaplanır . Uygulamada bu değer en yakın yuvarlak değer olan 5 kW olarak sözleşmeye konur. Bu, evin aynı anda şebekeden çekebileceği gücün ~5 kW ile sınırlandırıldığı anlamına gelir.
  • Çift terimli tarifede (sanayi, büyük işletmeler vb.): Sözleşme gücü, aboneler tarafından kendi ihtiyaçlarına göre serbestçe belirlenir . Burada amaç, işletmenin en yüksek talebini karşılayacak bir değer seçmektir. Hesaplama için geçmiş tüketim verileri ve demand (talep) değerleri kullanılır. Örneğin, demandmetreli bir sayaçtan elde edilen bilgiye göre önceki ay işletmenin çektiği en yüksek güç 788 kW olarak ölçüldüyse, işletme güvenli tarafta olmak için sözleşme gücünü en az 800 kW olarak belirlemelidir . Bu sayede normal çalışma koşullarında işletme, sözleşme gücünü aşmadan tüm yüklerini karşılayabilir. Çift terimli tarifede basit bir formül olmaktan ziyade, ölçülen tepe güç değeri + güvenlik marjı şeklinde bir hesaplama/tercih söz konusudur.

Özetle, kurulu güç hesaplamasında cihazların güçlerinin toplanması yöntemi uygulanırken; sözleşme gücü, tek terimlilerde sabit bir katsayı (genelde 0,6) ile kurulu güçten türetilir, çift terimlilerde ise abonenin ölçülmüş talebine ve ihtiyacına göre belirlenir. Bu hesaplamalar sonucunda elde edilen sözleşme gücü değeri, elektrik bağlantı anlaşmasında yer alır ve fiili kullanımınız bu sınırla denetlenir.

Sözleşme gücü ve kurulu güç nereden öğrenilir?

Elektrik faturası, sözleşme gücü ve kurulu güç bilgilerinin en kolay bulunduğu belgedir. Türkiye’deki elektrik faturalarında genellikle “Kurulu Güç” veya “Bağlantı Gücü” başlığı altında abonenin kurulu gücü belirtilir ve hemen yakınında “Sözleşme Gücü” değeri de yer alır. Özellikle faturanın alt kısımlarında, birim fiyat ve tüketim tutarı bilgilerinin altında bu değerlere rastlanır . Örneğin, bir faturada “Sözleşme Gücü: 5 kW” gibi bir ibare görebilirsiniz; bazı şirketler aynı bilgiyi “Bağlantı Gücü” adıyla da yazabilir. Nitekim farklı elektrik tedarikçilerine ait faturaların tasarımı değişebilse de, sözleşme/bağlantı gücü bilgisi fatura üzerinde mutlaka bulunur. Yandaki örnek bir faturada bu değer 4010 Watt (~4 kW) olarak gösterilmiştir .

Eğer elektrik faturanızda sözleşme gücü açıkça belirtilmemişse (bazı eski veya ön ödemeli sayaç sistemli aboneliklerde bu olabilir), bu bilgiyi öğrenmenin diğer yolu, ilgili elektrik dağıtım şirketine başvurmaktır. Abonelik bilgilerinizle dağıtım şirketinin müşteri hizmetlerini arayarak veya online sistemlerinden tesisat detaylarınıza bakarak mevcut sözleşme gücünüzü öğrenebilirsiniz . Dağıtım şirketleri, tüketicinin talebi halinde sözleşme gücü bilgisini sağlamakla yükümlüdür.

Ayrıca, e-Devlet platformu ve bazı elektrik perakende şirketlerinin mobil uygulamaları üzerinden de abonelik sözleşme gücü bilgisi görüntülenebilir. Özellikle serbest tüketici portalı veya elektrik dağıtım şirketinizin online işlem merkezi varsa, abone numaranızla giriş yaparak teknik bilgiler kısmında “Bağlantı Gücü” ya da “Sözleşme Gücü” değerinizi görebilirsiniz.

Özetle, sözleşme gücü ve kurulu gücü öğrenmenin en pratik yolu faturaya bakmaktır. Faturada yer almıyorsa, dağıtım şirketinize danışmanız gerekir. Bu değerleri bilmek, aboneliğinizin kapasitesini anlamanız ve gerektiğinde değişiklik talep etmeniz açısından önemlidir.

Sözleşme gücü ve kurulu güç birimleri nelerdir?

Sözleşme gücü ve kurulu güç genellikle kW (kilovat) birimi ile ifade edilir. Kilovat, 1000 Watt’a karşılık gelen güç birimidir. Bununla birlikte, bazı durumlarda kVA (kilovolt-amper) birimi de kullanılır. kVA, özellikle güç faktörünün hesaba katıldığı durumlarda (sanayi tesisleri gibi) tercih edilir ve belirli bir güç katsayısı (cosφ) varsayımıyla kW cinsine çevrilebilir. Mesken aboneliklerinde genellikle 1 kVA ≈ 1 kW kabul edilir, zira evlerde güç faktörü çoğunlukla 1’e yakındır . Elektrik dağıtım şirketlerinin faturalarında sözleşme gücü satırında farklı gösterimler görmek mümkündür: bazı faturalar kW olarak, bazıları doğrudan Watt (W) cinsinden, bazıları ise kVA cinsinden bu değeri yazabilir . Örneğin faturada “Sözleşme Gücü: 5000 W” yazıyorsa bu 5 kW anlamına gelir.

Kurulu güç de aynı şekilde kW veya MW (megavat) cinsinden ifade edilir. Küçük ölçekli aboneliklerde kW kullanılırken, ülke genelindeki santral kapasiteleri gibi büyük ölçekli değerler MW olarak anılır (1 MW = 1000 kW). Abonelik faturalarında genellikle kurulu güç kW olarak verilir.

Ayrıca Watt (W) birimi de teknik olarak kullanılabilir. 1 kW = 1000 W’tır. Eğer faturanızda sözleşme gücü 6000 W şeklinde yazıyorsa, bu değeri 6 kW olarak düşünebilirsiniz. Şu dönüşümler her zaman geçerlidir: 1 kW = 1000 W ve (mesken koşullarında) 1 kVA ≈ 1 kW. Örneğin 6 kW = 6000 W = 6 kVA şeklinde eşdeğerlikler vardır .

Örnek: Bir ev abonesinin sözleşme gücü bazı faturada “5 kW” olarak yazılırken, başka bir faturada “5000 W” olarak gösterilebilir; her iki durumda da aynı değerdir. Yine bazı ticari abonelerin faturalarında “10 kVA” ibaresi görülebilir, bu da yaklaşık 10 kW anlamına gelir (eğer güç faktörü 1 ise aynıdır). Dağıtım şirketleri, bölgesel uygulamalarına göre birim seçebilse de, yaygın kullanım kW’tır.

Özetle, sözleşme gücü ve kurulu güç birimleri Watt (W) ve bu birimin katları olan kilovat (kW) ile kilovolt-amper (kVA)’dır. Bu değerleri doğru yorumlamak için faturanızda kullanılan birime dikkat etmelisiniz; gerektiğinde Watt’ı kilovat çevirisi yapabilirsiniz (bölü 1000). Standart konut aboneliklerinde kW olarak ifade edilen değerler kullanılmaktadır.

Sözleşme gücü ve kurulu güç elektrik faturasını etkiler mi?

Mesken (konut) aboneliklerinde, sözleşme gücünün elektrik faturasının tutarına doğrudan bir etkisi yoktur. Konut aboneleri tek terimli ulusal tarife kullandığından, ödedikleri elektrik bedeli tüketilen enerji miktarına (kWh) göre belirlenir ve sözleşme gücü bu birim enerji fiyatını değiştirmez . Yani 3 kW sözleşme gücünüz olsa da 6 kW olsa da, eğer ev tipi tarifedeyseniz kWh başına ödediğiniz ücret aynıdır. Bu nedenle ev kullanıcıları için sözleşme gücü, faturanın hesaplanmasında bir değişken değildir (ancak sözleşme gücü çok düşükse sürekli sigorta atması gibi dolaylı etkileri olabilir, bu ayrı bir konudur).

Çift terimli tarifeye tabi büyük abonelerde (sanayi, ticari yüksek tüketimli işletmeler) ise durum farklıdır. Bu aboneler her ay tükettikleri enerjiye ek olarak, sözleşme gücü kapasite bedeli de öderler . Faturalarında “Güç Bedeli” veya “Kapasite Bedeli” adı altında, sözleşme gücü (kW) değeri ile EPDK tarafından belirlenen birim güç fiyatının çarpımına denk gelen sabit bir tutar yansıtılır. Örneğin, 50 kW sözleşme gücü olan bir atölye, o ay hiç elektrik kullanmasa bile 50 kW’lık kapasite bedelini ödemek durumundadır (bu bedel, çift terimli tarifenin bir gereğidir). Dolayısıyla, sözleşme gücü büyük tüketicilerin faturalarında sabit bir maliyet kalemidir.

Güvence bedeli (depozito) açısından ise sözleşme gücü dolaylı olarak etkilidir. Abonelik başlangıcında dağıtım şirketine ödenen güvence bedeli, sözleşme gücüne göre hesaplanır; sözleşme gücü arttıkça ödenen teminat tutarı da artar . Örneğin 5 kW sözleşme gücü olan bir mesken abonesi, 5× birim bedel kadar güvence öderken 10 kW gücü olan bir işletme 10× birim bedel öder. Bu birim bedeller EPDK tarafından yılda bir belirlenir. 2025 yılı itibariyle mesken aboneleri için güvence bedeli birim fiyatı yaklaşık 128,9 TL/kW olarak belirlenmiştir . Yani 5 kW için ~644,5 TL depozito ödenirken, 10 kW için ~1289 TL ödenecektir (ticarethanelerde birim fiyat daha yüksektir).

Özetle: Konut aboneleri için sözleşme gücünün yüksek veya düşük olması aylık fatura tutarını değiştirmez (sadece bağlantı esnasındaki güvence bedelini etkiler). Ancak sanayi ve ticarethane gibi çift terimli tarifede olanlar için sözleşme gücü, her fatura döneminde sabit bir kapasite bedeli olarak yansır ve fatura tutarını etkiler. Her iki durumda da, eğer abone sözleşme gücünü aşarsa meskenlerde fiziki kesinti, çift terimlilerde ise güç aşım cezası söz konusu olabilir ki bu da faturaya ekstra bedel olarak yansıyabilir. Fakat normal koşullarda, ulusal tarifedeki bir evin enerji birim fiyatı sözleşme gücünden bağımsızdır .

Sözleşme gücü ve kurulu güç neden önemlidir?

Sözleşme gücü ve kurulu güç, elektrik tesisatınızın güvenli, kesintisiz ve ekonomik işletimi için kritik öneme sahiptir. Bu kavramların doğru belirlenmemesi veya yeterince önemsenmemesi halinde ciddi sorunlar yaşanabilir:

  • Kesintisiz güç temini: Kurulu güç, evinizin/işyerinizin toplam elektrik ihtiyacını gösterir. Eğer sözleşme gücünüz, ihtiyaç duyduğunuz kurulu gücün altında kalırsa, sık sık sigortaların atması ve elektrik kesintileri yaşamanız olasıdır . Örneğin aynı anda birden çok yüksek güçlü cihaz çalıştırdığınızda, sözleşme gücünüz yetersizse aşırı yük nedeniyle ana sigortanız atar ve elektrik kesilir. Bu durum günlük yaşam konforunuzu ve iş sürekliliğinizi olumsuz etkiler.
  • Güvenlik: Kurulu güç değeri, elektrik tesisatının taşıyabileceği maksimum akımı belirler. Eğer gerçek kullanımınız kurulu gücünüzü sürekli aşmaya çalışırsa (yani altyapınızdan kaldırabileceğinden fazla akım geçirmeye çalışırsanız), elektrik kablolarında aşırı ısınma olabilir. Normalde uygun sigorta/koruma elemanları buna izin vermez; sigorta atarak devreyi keser. Ancak yanlış sigorta seçimi veya denetimsiz hatlar varsa, kapasite üzerindeki yüklenmeler yangın riskine kadar varan güvenlik sorunları doğurabilir. Doğru belirlenmiş kurulu güç ve uygun sözleşme gücü, tesisatınızın güvenli sınırlar içinde çalışmasını sağlar.
  • Cezai maliyetler: Özellikle çift terimli tarifeye tabi aboneler için sözleşme gücü, faturalarda bir kapasite bedeli veya aşım cezası olarak finansal sonuç doğurur. Eğer sözleşme gücünüz ihtiyacınıza göre çok düşük belirlenmişse, sık sık güç aşım cezaları ödemek zorunda kalabilirsiniz. Bu cezalar aylık faturalarınızı artıran ek mali yüklerdir. Ayrıca iki ay üst üste sözleşme gücünüzü aştığınızda, dağıtım şirketi sözleşme gücünüzü yükseltmenizi zorunlu kılar; bu da ekstra işlemler ve masraflar anlamına gelir.
  • Optimizasyon ve maliyet: Sözleşme gücünün gereğinden fazla yüksek olması da önemlidir. Çok yüksek sözleşme gücü, gereksiz yere yüksek güvence bedeli (depozito) ödemenize yol açar ve eğer çift terimliyse kullanılmayan kapasite için her ay boş yere kapasite bedeli ödersiniz . Yani sözleşme gücünü ihtiyaca uygun belirlemek, ekonomik açıdan da faydalıdır.

Sonuç olarak, doğru kurulu güç tespiti ve uygun sözleşme gücü tayini, elektrik tesisatının verimli, güvenli ve kesintisiz işletilmesi için hayati önemdedir. Bu değerler, bir yandan evinizin/işletmenizin tüm cihazlarını sorunsuz çalıştırabilmesini sağlar, diğer yandan şebekeden aşırı yük çekmenizi önleyerek hem kendi tesisatınızı hem de genel elektrik altyapısını korur. Ayrıca tüketim profilinize uygun bir sözleşme gücü, size en ekonomik tarifeden yararlanma ve ekstra cezalardan kaçınma imkânı tanır. Kısacası, sözleşme gücü ve kurulu güç, enerji kullanımınızın omurgası gibidir; doğru planlanmaları durumunda farkında olmadan rahatlık sağlarken, ihmal edilirlerse sıkıntılarını hemen hissettirirler.

Sözleşme gücü ve kurulu güç aşıldığında ne olur?

Sözleşme gücünün aşılması, abonelik türüne göre farklı sonuçlar doğurur ancak her durumda istenmeyen bir durumdur:

  • Mesken ve tek terimli abonelerde: Bu tip aboneliklerde sözleşme gücü, tesisatın fiziksel sınırlarını belirler. Eğer evinizde aynı anda çok fazla cihaz çalıştırıp sözleşme gücünüzü aşarsanız, genellikle ana giriş sigortanız atar ve elektrik kesilir. Bu, ev tesisatını korumaya yönelik bir emniyet mekanizmasıdır. Örneğin 5 kW sözleşme gücüne sahip bir evde, aynı anda yüksek güç çeken klimalar, ısıtıcılar, fırın gibi cihazları çalıştırmak 5 kW eşiğini geçirebilir ve bu durumda devre koruma elemanları elektriği keserek aşırı yüklenmeyi engeller . Bu kesinti, sözleşme gücünün aşıldığına dair bir işarettir ve cihazlar kapatılıp yük azaltılmadan elektrik geri gelmez. Tek terimli tarifede ayrı bir “ceza ücreti” mekanizması olmadığından, aşım durumunun sonucu pratikte elektrik kesintisi şeklinde ortaya çıkar.
  • Çift terimli (demand’lı) abonelerde: Sanayi tesisleri, büyük işyerleri gibi demandmetre (talep ölçer) ile izlenen aboneliklerde sözleşme gücünün aşılması durumunda faturaya ceza yansır. Buna güç aşım bedeli denir. Şöyle ki: her fatura döneminde işletmenin çektiği en yüksek güç (kW) değeri demandmetre tarafından kaydedilir. Eğer bu değer, sözleşme gücünüzün üzerinde ise, üzerindeki kısım için tarifede belirlenen oranda ekstra ücret ödersiniz. Örneğin sözleşme gücü 100 kW olan bir fabrika, bir ay içinde 120 kW tepe güç çektiyse aşan 20 kW için güç aşım cezası faturasına eklenir. Bu ceza, EPDK’nın belirlediği tarifelere göre kW başına bir bedeldir ve dönemsel tarife tablosunda yayınlanır. Ayrıca, iki ay üst üste sözleşme gücünü aşan bir çift terimli abone, zorunlu olarak sözleşme gücünü artırmakla yükümlüdür; dağıtım şirketi aboneden sözleşme gücü artışı yapmasını ister  (çünkü sürekli aşım, mevcut sözleşme gücünün yetersiz kaldığını gösterir). Bu kural, şebeke güvenliği ve işletme ihtiyaçlarının dengelenmesi amacıyla getirilmiştir.
  • Kurulu gücün aşılması: Kurulu güç teknik bir limit olduğu için, tesisatınızın kurulu gücünden daha fazla cihaz fiilen bağlanamaz veya çalıştırılamaz. Eğer yanlışlıkla gereğinden fazla cihaz bağlanmışsa, yine koruma sistemleri (sigortalar, kesiciler) devreye girerek aşırı yükü engeller. Bu yönüyle kurulu gücün “aşılması”, elektriksel olarak mümkün olmasa da “aşırı yüklenme” anlamına gelir ki bu durumda ya ek cihaz çalıştırılamaz ya da çalıştırıldığında sistem sürekli kesintiye gider.

Özetle, sözleşme gücü aşıldığında mesken abonelerinde ani elektrik kesintileri meydana gelirken, büyük abonelerde maddi cezalar devreye girer. Her iki durumda da çözüm, ya eşzamanlı kullanılan cihaz sayısını azaltarak çekilen gücü sınıra indirmek ya da daha yüksek bir sözleşme gücüne geçmektir. Sürekli aşım yaşanıyorsa, abonelerin dağıtım şirketi ile iletişime geçip sözleşme güçlerini ihtiyaçlarına uygun şekilde yükseltmeleri tavsiye edilir. Aşım durumundan kaçınmak, hem kesintisiz elektrik kullanımı hem de ekstra maliyetten korunma açısından önemlidir.

Sözleşme gücü ve kurulu güç aşıldığında ne olur?

Sözleşme gücü ve kurulu güç aşıldığında ne olur?

Sözleşme gücü ve kurulu güç artışı nasıl yapılır?

Elektrik aboneliğinizde sözleşme gücü (ve dolaylı olarak bağlantı kurulu gücü) artırmak istediğinizde, belirli bir prosedürü izlemelisiniz. Sözleşme gücü artışı genel hatlarıyla şu şekilde gerçekleştirilir:

  1. Başvuru: Öncelikle bağlı bulunduğunuz elektrik tedarik şirketine (görevli perakende satış şirketi veya dağıtım şirketi) bir güç artırma talebi ile başvurmanız gerekir. Bu başvuruyu, şirketin müşteri hizmetleri merkezine giderek, online portalından veya çağrı merkezi aracılığıyla yapabilirsiniz. Mesken aboneleri için genellikle yazılı bir dilekçe veya form doldurulması yeterlidir . Başvuruda, mevcut sözleşme gücünüz ve talep ettiğiniz yeni sözleşme gücü belirtilir.
  2. Teknik İnceleme (Mesken vs. Diğerleri):
    • Mesken (konut) aboneleri: Küçük aboneliklerde (örneğin evler için) genellikle belirli bir sınırın altındaki artışlarda kapsamlı proje gerekmeyebilir. Dağıtım şirketi, talep edilen yeni gücün bölgedeki şebeke altyapısına uygun olup olmadığını kontrol eder. Uygunsa, dilekçeniz işleme alınır ve güvence bedeli farkını ödemeniz istenir.
    • Ticari/Sanayi aboneleri: Eğer talep edilen artış, mevcut bağlantı gücünüzün %20’sini aşıyorsa, elektrik dağıtım mevzuatına göre bir elektrik projesi (tadilat projesi) hazırlatmanız gerekebilir . Bu durumda, yetkili bir elektrik mühendisi mevcut tesisatınızdaki kurulu gücü yeni taleple uyumlu hale getiren bir proje çizer. Örneğin atölyenizde 50 kW’den 80 kW’e çıkmak istiyorsanız ve bu %20’den fazla artışsa, yeni projenizi sunmanız beklenir. %20’den düşük artışlarda ise birçok dağıtım bölgesinde proje istenmeden onay verilebilmektedir. Dağıtım şirketi, gelen projeyi ve talebi teknik açıdan inceler.
  3. Değerlendirme ve Onay: Dağıtım şirketi teknik ekipleri, talep ettiğiniz güç artışının şebeke altyapısına uygunluğunu değerlendirir. Eğer bölgenizdeki trafonun kapasitesi veya hat kesiti bu artışı kaldırabiliyorsa onay verme eğilimindedirler. Bazı durumlarda saha incelemesi (etüd) yapabilirler. Yasal olarak, dağıtım şirketi güç artırma talebine 10 iş günü içinde olumlu/olumsuz cevap vermelidir; saha etüdü gerektiriyorsa 20 iş gününe kadar süre alabilir . Onay verilirse, sonraki aşamaya geçilir. Olumsuz cevap genellikle bölgesel kapasite yetersizliğinden veya iç tesisatın uygunsuzluğundan kaynaklanır; bu durumda alt yapı güçlendirmesi önerilebilir.
  4. Sözleşme Güncelleme ve Ücretler: Talep onaylandığında, mevcut perakende satış sözleşmeniz/bağlantı anlaşmanız tadil edilir. Yeni sözleşme gücü değeri anlaşmaya işlenir. Bu aşamada dağıtım/tedarik şirketi sizden ek güvence bedeli ödemenizi isteyecektir (mevcut güç ile yeni güç arasındaki fark için) . Örneğin 5 kW’dan 8 kW’a çıkıyorsanız, 3 kW’lık farkın güvence bedelini ödemeniz gerekir. Ayrıca bazı bölgelerde ek bağlantı bedeli veya proje onay ücreti olabilir; mesken abonelerinde genelde nominaldir, büyük artışlarda ise ayrı bir bağlantı bedeli faturası çıkabilir. Tüm bu ücretler size bildirilir ve ödemeniz halinde süreç ilerler.
  5. Tesisat Uyarlaması: Sözleşme gücü arttığında, sayaç ve şebeke bağlantınız da yeni güce uygun hale getirilmelidir. Dağıtım şirketi, gerektiğinde daha yüksek amperajlı bir ana sigorta takar veya mevcut sigortanızı değiştirir. Eğer tek fazdan üç faza geçiş gerekiyorsa (genellikle 9-10 kW üzeri isteklerde), buna göre şebeke bağlantısı yapılır. İç tesisatınızdaki kablolar/proteksiyon elemanları yeni gücü taşıyabilecek durumdaysa sorun yoktur; eğer değilse (örneğin proje buna işaret etmişse) bunları da kendi elektrikçiniz vasıtasıyla yükseltmeniz gerekir. Bu süreçte dağıtım şirketi genellikle sayacınızı da kontrol eder, talep çok yükseldiyse demandmetreli bir sayaç takılması gündeme gelebilir (15 kW üstü abonelerde talep durumuna göre).
  6. Tamamlama: Tüm yukarıdaki adımlar tamamlandıktan sonra aboneliğinizin sözleşme gücü başarıyla artırılmış olur. Yeni sözleşme gücü, bir sonraki faturanızda güncellenmiş olarak görünür. Artık bu daha yüksek güç sınırıyla elektrik kullanabilirsiniz.

Notlar: Güç artırım süreci boyunca elektriğiniz genelde kesilmez, sadece son bağlantı/sigorta değişimi anında kısa bir kesinti olabilir. Ayrıca dağıtım şirketleri güç artışı taleplerini belirli formlar üzerinden de alabilir, başvuru sırasında nüfus cüzdanı fotokopisi, tesisat numarası gibi belgeler yanınızda olmalıdır. Bazı bölgelerde meskenler için 9 kW üstü talepler otomatik olarak üç faz bağlantıya geçirildiğinden, ekstra trafo merkezi gerekebilir (özellikle kırsal alanlarda). Bu durumlarda süreç biraz daha uzun olabilir.

Özetle, sözleşme gücü artırımı resmi bir başvuru ve onay süreci gerektirir. Doğru adımları izlerseniz, genellikle 1-2 hafta içinde (mevzuata göre en geç 20 iş günü) talebiniz sonuçlanır ve daha yüksek bir güç kapasitesiyle elektrik kullanmaya devam edebilirsiniz.

Sözleşme gücü ve kurulu güç artışı için şartlar nelerdir?

Sözleşme gücü artışı yaparken dikkate alınması gereken belli koşullar ve gereklilikler vardır:

  • İlk Projedeki Sınır: Öncelikle, mevcut aboneliğinizin bağlantı anlaşmasında onaylanmış maksimum güç sınırına bakılır. İlk tesisat projenizde belirtilen talep edilen kurulu güç ile sözleşme gücü genelde aynıdır. Eğer ilk projede aslında daha yüksek bir kurulu güç öngörülmüş ancak daha düşük sözleşme gücüyle bağlantı yapılmışsa, mevcut altyapınız zaten o yüksek gücü kaldırabilir demektir. Bu durumda dağıtım şirketi çoğunlukla yeni bir proje istemeden sizi, projede belirtilen o üst limite kadar sözleşme gücünüzü artırmanıza izin verir . Örneğin binanızın projesine göre 30 kW bağlantı mümkünken siz başlangıçta 20 kW sözleşme gücü almışsanız, 30 kW’a çıkmak için ek proje gerekmeyebilir.
  • Altyapı ve Tesisat Uygunluğu: Dağıtım şebekesi altyapısı ve iç tesisatınız, talep edilen artışa uygun olmalıdır. Dağıtım tarafında, bulunduğunuz bölgedeki trafonun kapasitesi, kablo kesitleri talep ettiğiniz gücü destekleyebilmeli. İç tesisat tarafında ise sayaçtan sonra gelen ana besleme kablolarınız, panolarınız ve koruma elemanlarınız yeni güce uygun olmalı. Eğer talep büyükse dağıtım şirketi saha etüdü yaparak trafo ve hat durumunu inceler. İç tesisat için de yetkili mühendisler proje çizerken gerekliyse kablo ve şalter yükseltmelerini projeye dahil eder .
  • Proje Gerekliliği: Yukarıda da belirtildiği gibi, artış oranı yüksekse (yönergede %20 sınırı verilmiştir) tadilat projesi hazırlanması şartı vardır . Bu projede, yeni kurulu güç değeri, yeni sözleşme gücü talebi ve buna uygun iç tesisat hesaplamaları yer alır. Yetkili bir elektrik mühendisi tarafından çizilip onaylanması gerekir. Proje, dağıtım şirketinin onayına sunulur ve onay almadan fiili değişiklik yapılamaz. Proje onayı, dağıtım şirketinin teknik birimince değerlendirilir.
  • Güvence Bedeli ve Ücretler: Güç artışı şartlarından biri de ek mali yükümlülüklerin kabul edilmesidir. Artan her 1 kW için EPDK’nın belirlediği fark güvence bedeli ödenmelidir . Ayrıca bazı dağıtım şirketleri, yüksek güç artışlarında bağlantı bedeli farkı talep edebilir (özellikle yeni trafo veya hat iyileştirmesi gerekiyorsa). Abonenin bu ücretleri ödemeyi taahhüt etmesi artışın şartlarındandır.
  • Tek Faz/Üç Faz Koşulu: Belirli bir gücün üzerindeki taleplerde (genellikle 9-10 kW eşiğinde) üç fazlı bağlantı zorunluluğu ortaya çıkar. Bir ev 5 kW’tan 15 kW’a çıkmak isterse, muhtemelen tek faz bağlantı yetersiz kalacağından dağıtım şirketi şart olarak üç fazlı tesisata geçilmesini koyar. Bu, sayaç ve pano değişimi anlamına gelebilir. Abonenin bunu kabul etmesi ve kendi iç tesisatını da üç faza uygun hale getirmesi (örneğin trifaze sayaç yeri, dağıtım kutusu) gerekecektir.
  • Yasal Limitler: Bazı durumlarda mevzuat, tüketici gruplarına göre belirli eşik değerler koyar. Örneğin 100 kW ve üzeri güce sahip tüketiciler “yüksek tüketimli” olarak sınıflanabilir ve farklı tarife/teknik yükümlülüklere tabi olabilir. Bu gibi yasal sınırlara yaklaşan artış taleplerinde, dağıtım şirketi aboneyi bilgilendirir ve gerekirse sözleşme türünü (tek/çift terimli) değiştirme şartını sunar. Abonenin bunları da kabul etmesi gerekir.

Özetle, sözleşme gücü artışı için şartlar, teknik altyapı uygunluğu, gerekiyorsa yeni projenin hazırlanması ve onayı, ek ücretlerin ödenmesi ve yasal düzenlemelere uyum sağlanmasıdır. Bu şartlar sağlandığında, dağıtım şirketi artış talebini onaylayarak işlemi gerçekleştirir. Aksi halde (örneğin altyapı yetersizse veya abone proje sunmuyorsa) artış gerçekleştirilemez. Bu yüzden güç artışı planlayan abonelerin, önceden dağıtım şirketiyle görüşüp gerekli şartları öğrenmeleri ve hazırlık yapmaları önerilir.

Sözleşme gücü ve kurulu güç artışı için gerekli belgeler nelerdir?

Sözleşme gücü artışı talebinde bulunurken veya kurulu güç artırımı için proje sunarken, dağıtım şirketine ibraz etmeniz gereken bazı belgeler vardır. Genel olarak istenen belgeler şunlardır:

  • Mülkiyet Belgesi: Aboneliğin yapıldığı yere ait Tapu fotokopisi veya o yerde kiracı iseniz Kira Kontratı fotokopisi istenir . Bu, başvuru yapan kişinin kullanım hakkını teyit için gereklidir.
  • Kimlik Fotokopisi: Abone gerçek kişi ise T.C. kimlik kartı fotokopisi, tüzel kişi ise yetkili kişinin kimlik fotokopisi ve şirket ise ek olarak yetki belgesi talep edilebilir .
  • Vekâletname (varsa): Başvuruyu aboneden farklı biri yapacaksa (örneğin bir elektrikçi veya yetkili mühendis sizin adınıza işlemleri yürütüyorsa), o kişi için düzenlenmiş Noter onaylı Vekâletname gerekmektedir .
  • Dilekçe veya Başvuru Formu: Dağıtım şirketinin sağladığı standart başvuru formu doldurulur veya serbest formatta bir dilekçe yazılır. Bu belgede mevcut sözleşme gücü, talep edilen sözleşme gücü ve gerekçesi belirtilir.
  • Elektrik Projesi (Tadilat Projesi): Eğer güç artışı için yeni bir proje çizilmesi gerekiyorsa, yetkili bir elektrik mühendisi tarafından hazırlanan tadilat projesi de dosyaya eklenir. Bu proje, mevcut durum ve yeni durumu gösteren tek hat şemaları, yük listeleri ve hesaplamaları içerir. Dağıtım şirketi, projeyi inceleyip onaylayacaktır. Proje onaylandıktan sonra işleme devam edilir. (Not: Mesken aboneleri için küçük artışlarda proje gerekmeyebilir, yukarıda bahsedildiği gibi).
  • İletişim ve Sözleşme Bilgileri: Başvuruda tesisat numaranız, abone numaranız gibi bilgiler istenir. Ayrıca iletişim için telefon, e-posta gibi bilgilerinizi vermelisiniz. Şirket sizle irtibata geçerken veya onay/ödeme adımlarını bildirirken bunları kullanacaktır.
  • Diğer Belgeler: Bazı dağıtım şirketleri, özellikle sanayi abonelerinden, Güvence Bedeli Dekontu (ödendiğine dair) ya da ek bir taahhütname talep edebilir. Örneğin, “tesisat iç tesisatımın yeni yükü kaldıracak şekilde tadil edildiğini beyan ederim” gibi bir taahhüt, bazen başvuru esnasında imzalatılabilir.

Başvuru yapmadan önce bağlı bulunduğunuz dağıtım şirketinin web sitesinden veya müşteri hizmetlerinden “güç artırımı için gereken belgeler” listesine bakmanız tavsiye edilir. Ancak yukarıdaki liste hemen her bölgede istenen standart belgelerdir.

Önemli: Eğer bir apartman dairesinde güç artırımı söz konusuysa (örneğin bireysel dairede ısı pompası kurmak için 5 kW’tan 9 kW’a çıkmak gibi), dağıtım şirketi bina ortak tesisatının (kolon hattının) bu gücü destekleyip desteklemediğini de sorgulayabilir. Bu durumda apartman yönetiminden izin veya ortak kullanım tesisatı uygunluk belgesi istenmesi nadiren de olsa mümkündür.

Sonuçta, belge hazırlığını eksiksiz yapmak, güç artışı sürecini hızlandırır. Eksik belge ile başvuru yapılırsa süreç uzayabilir. Özellikle proje gerektiren durumlarda, proje onayı zaman alabileceği için mühendisinizle koordineli şekilde bütün evrakları hazır tutmalısınız.

Sözleşme gücü ve kurulu güç azaltılabilir mi?

Evet, sözleşme gücü teorik olarak azaltılabilir; ancak burada dikkat edilmesi gereken hem teknik hem de idari hususlar vardır. Mevzuat gereği, bağlantı gücü (sözleşme gücü) 5 kW’nın altında olamaz . Bu, aboneler için konulmuş bir taban sınırdır. Dolayısıyla sözleşme gücünüz zaten 5 kW ise bundan daha aşağıya düşürme imkânı bulunmaz (zaten daha düşük bir değer dağıtım şirketince verilmeyecektir). Sözleşme gücünüz 5 kW’ın üzerindeyse, örneğin 10 kW’tan 6 kW’a indirmek istiyorsanız, bu mümkündür.

Sözleşme gücünü düşürmek için yine dağıtım/tedarik şirketine başvuru yapmanız gerekir. Süreç, artırmaya benzer şekilde işler: Bir dilekçe ile talebinizi iletirsiniz. Dağıtım şirketi, talebinizi teknik olarak inceleyip onaylar. Genellikle düşürme işlemleri, altyapıda sorun yaratmayacağı için kolay onaylanır. Sözleşme gücünüzü düşürdüğünüzde, başlangıçta ödediğiniz güvence bedelinin ilgili kW farkı size iade edilir. Örneğin 10 kW’dan 6 kW’a indirdiyseniz, 4 kW’lık güvence bedeli farkını geri alırsınız. Bu iade, genellikle nakit veya fatura mahsuplaşması yoluyla, mevzuatta belirtilen süre içinde yapılır (sözleşme sonlandırma prosedürüne benzer şekilde, iade 5 iş günü içinde vs.).

Ancak pratikte sözleşme gücü düşürme pek sık karşılaşılan bir durum değildir. Çünkü çoğu abone, başlangıçta asgari düzeyde bir değerle (meskenler için zaten 5 kW) başlar ve zamanla ihtiyaç arttıkça yükseltir. Bunun tersi durum, örneğin bir işletmenin küçülmesi veya bir fabrikanın bazı makinelerini devreden çıkarmasıyla gerekebilir. Bu gibi hallerde düşürme yapılabilir.

Dikkat Edilmesi Gerekenler: Sözleşme gücünüzü çok düşük bir değere çekmek, ileride elektrik kullanımınız arttığında yine sürekli sigorta atmasına veya ihtiyacınızı karşılayamamanıza yol açabilir. Bu nedenle sadece gerçekten uzun vadede ihtiyaç duymayacağınız kapasiteyi düşürmeniz önerilir. Örneğin evinizde elektrikli ısıtma cihazlarını tamamen kaldırdığınız için 5 kW’dan 3 kW’a inmek isteseniz bile bu mümkün değildir (min 5 kW kuralı yüzünden) ve 5 kW’da kalmanız daha iyidir. Daha büyük tüketicilerde, sözleşme gücünü azaltınca kapasite bedeli aylık faturadan düşeceği için ekonomik fayda sağlanabilir, ancak bu sefer de işletmenin beklenmedik bir üretim artışı durumunda yetmezlik yaşama riski vardır.

Özetle, sözleşme gücü azaltmak mümkündür ama sınırları vardır. Alt sınır 5 kW’dır . Bu değerin üzerindeki aboneler, dağıtım şirketine başvurarak düşürme yapabilirler ve buna bağlı depozito farkını geri alırlar. Yine de elektrik kullanım alışkanlıklarınızı ve gelecekteki ihtiyaçlarınızı iyi değerlendirip, kararınızı ona göre vermelisiniz. Gereğinden fazla düşük bir sözleşme gücü, ileride kesinti ve kısıtlamalarla sizi karşı karşıya bırakabilir .

Sözleşme gücü ve kurulu güç ile güvence bedeli ilişkisi nedir?

Güvence bedeli, elektrik aboneliği başlatılırken veya sözleşme gücü artırılırken aboneden alınan ve sözleşme bittiğinde iade edilen bir teminattır. Bu bedelin miktarı doğrudan sözleşme gücünüzle ilişkilidir. EPDK tarafından her yıl belirlenen kilovat başına birim tutar, sizin sözleşme gücünüz ile çarpılarak ödeyeceğiniz güvence bedelini oluşturur .

Örneğin, EPDK 2025 yılı için mesken aboneleri için güvence bedelini 128,9 TL/kW olarak belirlemiştir . Bu durumda sözleşme gücü 5 kW olan bir ev abonesi, 5 × 128,9 = 644,5 TL güvence bedeli öder. Sözleşme gücü 10 kW olan bir ticarethane abonesi ise 10 × 128,9 = 1.289 TL (ticarethane için oran farklı olabilir, bu rakam mesken içindir) öder. Ticarethane ve sanayi aboneleri için kW başına güvence bedeli birimleri meskenlere göre daha yüksektir (örneğin ticarethane ~283,8 TL/kW 2025 yılında). Her yıl bu birim bedeller TÜFE vb. oranlara göre güncellenir ve EPDK tarafından duyurulur.

Bağlantı gücü 5 kW altına olamaz kuralı gereği, sözleşme gücü daha düşük olsa bile güvence bedeli en az 5 kW üzerinden alınır . Yani 3 kW’lık bir bağ eviniz bile olsa, sizden en az 5 kW × birim bedel kadar teminat alınacaktır (2025 için mesken min ~644,5 TL gibi). Bu kural, dağıtım şirketlerinin çok düşük bedellerle uğraşmaması ve abonelerin de makul bir alt yapıyla bağlanmasını temin için konmuştur.

Sözleşme gücünüzü arttırdığınızda, artan her kW için ilave güvence bedeli ödemeniz gerekir. Buna fark güvence bedeli denir. Örneğin 5 kW’dan 8 kW’a çıkarsanız, 3 kW’lık fark için ek teminat ödersiniz . Tam tersi, sözleşme gücünüzü düşürür veya aboneliğinizi sonlandırırsanız, güncellenmiş tutar üzerinden hesaplanan güvence bedeliniz tarafınıza iade edilir. İade işlemi, EPDK yönetmeliklerine göre sözleşme bitiminde en geç 5 iş günü içinde yapılmalıdır (genelde bankaya havale veya PTT çeki ile yapılabilir).

Güvence bedeli iadesinde, başlangıçta ödediğiniz tutar TÜFE ile güncellenerek geri verilir. Yani paranın enflasyon karşısındaki kaybı telafi edilir. Eğer aboneliğiniz boyunca faturalarınızı düzenli ödediyseniz ve kesinti olmadıysa, iade tam yapılır. Aksi halde (borç kalmışsa) borcunuz düşülerek iade yapılır. Bu süreç de yönetmelikte tanımlıdır.

Kısaca: Sözleşme gücü ↑ => Güvence bedeli ↑, Sözleşme gücü ↓ => Güvence bedeli iadesi. Güvence bedelinin birim tutarını ve asgari kW uygulamasını EPDK belirler ve tüm dağıtım şirketleri bunu aynen uygular. Bu bedel, aboneliğiniz boyunca sizde bir teminat olarak tutulur ve elektrik borcunuzu ödememe riskine karşı güvencedir . Sözleşmeniz bitince de geri alırsınız.

Bu nedenle, sözleşme gücü belirlenirken güvence bedeli de göz önünde bulundurulur. Çok yüksek bir sözleşme gücü, işletme sermayesinden daha fazla parayı teminat olarak bağlamak demektir; çok düşük sözleşme gücü ise (minimum 5 kW altına zaten inemezsiniz) ileride artış gerektiğinde tekrar para ödemek anlamına gelir. Karar verilirken, güvence bedeli maliyetini de planlamalarınıza dahil etmeniz iyi olur.

Sözleşme gücü ve kurulu güç tek terimli ve çift terimli tarifede nasıldır?

Elektrik tarifeleri, tek terimli ve çift terimli olmak üzere iki ana yapıya ayrılır ve sözleşme gücü ile kurulu güç bu tarifelerde farklı şekillerde ele alınır. Aşağıda tek terimli (mesken, küçük işletme) ve çift terimli (sanayi, büyük ticari) aboneliklerin sözleşme gücü/kurulu güç uygulamalarının temel farkları özetlenmiştir:

Kriter Tek Terimli Tarife (Mesken vb.) Çift Terimli Tarife (Sanayi/Ticari)
Sözleşme gücünün belirlenmesi Dağıtım şirketi tarafından kurulu gücün ~%60’ı olarak otomatik belirlenir. Ev ve küçük işletme abonelerinde sözleşme gücü, proje kurulu gücünün bir kullanma katsayısı (genelde 0,6) uygulanarak hesaplanır . Örneğin 8 kW kurulu gücü olan bir ev için ~5 kW sözleşme gücü alınır. Abone, ihtiyacına göre talep ettiği değeri sözleşme gücü olarak seçer. Büyük abonelerde sözleşme gücü esnek olup, abone tarafından işletmedeki makine ve cihazların eşzamanlı kullanım analizine göre belirlenir . Örneğin bir fabrika 150 kW kurulu gücü olsa da, aynı anda 100 kW’tan fazla çekmeyeceğini hesaplayarak 100 kW sözleşme gücü talep edebilir.
Kurulu güç ilişkisi Kurulu güç, ev veya küçük işletmenin tüm cihazlarının toplam gücüdür; sözleşme gücü bunun belirli bir oranıdır. Tek terimlilerde kurulu güç değeri faturada belirtilebilir ancak faturalandırmaya etkisi yoktur. Dağıtım şirketi için referans teşkil eder. Kurulu güç, tesisin toplam cihaz kapasitesidir; sözleşme gücü ise abonenin bu kapasiteden kullanmayı taahhüt ettiği kısımdır. Çift terimlilerde abone, kurulu gücüne denk veya daha düşük bir sözleşme gücü seçebilir. Kurulu güç genellikle projede daha yüksek olabilir ama sözleşme gücü ihtiyaç doğrultusunda kasten daha düşük tutulabilir (gereksiz kapasite bedeli ödememek için).
Faturalama ve Tarife Tek zamanlı veya üç zamanlı tarife seçenekleri vardır, ancak fatura sadece tüketilen enerji (kWh) üzerinden hesaplanır. Sözleşme gücü için ekstra bir ücret ödemezsiniz; kapasite kullanımı fiyata yansımaz . Örneğin ev aboneleri, 5 kW de olsa 8 kW de olsa aynı birim enerji fiyatını öder. Her ay faturada “Güç Bedeli” adı altında sözleşme gücüne bağlı sabit bir ücret ödersiniz . Yani çift terimli tarifede iki bileşen vardır: (1) Enerji bedeli (kWh başına), (2) Güç bedeli (kW başına). Örneğin sanayi tarifesinde 50 kW sözleşme gücü olan bir işletme, her ay 50×(birim güç fiyatı) TL kapasite bedelini, tüketim yapmasa bile öder. Bu, şebekede ayrılmış kapasitenin ücretidir.
Aşım durumu Tek terimlilerde demandmetre olmadığından güç aşımı cezai bedeli yoktur. Aşırı güç çekilirse fiziksel olarak sigorta atması dışında bir yaptırım uygulanmaz. Örneğin evde 5 kW sözleşme gücünü aşınca ceza gelmez ama elektrik kesilir. Çift terimlilerde demandmetre ile takip yapıldığından, sözleşme gücü aşılırsa ceza bedeli uygulanır . Faturaya “güç aşım bedeli” yansır. Ayrıca iki ay üst üste aşım olursa, dağıtım şirketi sözleşme gücünüzü yükseltmenizi şart koşar. Dolayısıyla çift terimliler, cezadan kaçınmak için sözleşme gücünü dikkatle izlemelidir.
Sayaç ve Ölçüm Genelde elektronik tek faz/üç faz sayaç kullanılır ancak demand (maksimum güç) kaydı tutulmaz. Sözleşme gücü aşımları anlık kesintiyle fark edilir, sayaç raporunda maksimum güç değeri arıza amaçlı kaydedilebilir ama faturalamada kullanılmaz. Demandmetreli (çok özellikli) sayaçlar kullanılır. Bu sayaçlar her 15 dakikada bir çekilen ortalama gücü hesaplar ve dönem içindeki maksimum talep gücünü kaydeder. Bu değer fatura hesaplamasında kullanılır. Dolayısıyla çift terimli abonelerin sayaç ekranlarında “Maksimum Demand” değeri görülebilir; tek terimlilerde bu görülmez veya kullanılmaz.

Yukarıdaki tabloyu özetlemek gerekirse: Tek terimli tarifede sözleşme gücünüz genellikle sabit bir katsayı ile belirlenir ve faturanıza yansıyan ayrı bir kapasite ücreti yoktur. Elektrik faturanızı sadece tükettiğiniz enerji kWh miktarı belirler. Ana sınırlayıcı, fiziksel kapasitedir (sigortalar, kablolar). Çift terimli tarifede ise sözleşme gücü, işletme tarafından özenle seçilen bir değerdir ve her ay bu kapasite için bir bedel ödenir. Bu tarife tipinde, talep yönetimi önemli hale gelir; işletmeler talep ettikleri gücü aşmamaya çalışırlar çünkü aştıklarında cezai bedel öderler. Çift terimli tarife genelde yüksek tüketimli abonelere uygulanır ve bu sayede şebeke kapasite planlaması ve tüketici alışkanlıkları dengelenir.

Örneğin, bir ev abonesi 5 kW sözleşme gücüyle ayda 200 kWh tüketim yapsa ve başka bir ev abonesi 8 kW sözleşme gücüyle aynı 200 kWh’yi tüketse, her ikisi de aşağı yukarı aynı faturayı öder (enerji bedeli bazında). Ama bir fabrika, 100 kW yerine 200 kW sözleşme gücüne sahipse, tüketimi aynı kalsa bile iki kat kapasite bedeli öder. Bu, tarife yapısının temel farkıdır.

Sözleşme gücü ve kurulu güç mesken ve işyeri abonelerinde nasıl uygulanır?

Mesken abonelikleri (evler) ile işyeri/sanayi abonelikleri arasında sözleşme gücü ve kurulu güç uygulamaları açısından belirgin farklar bulunmaktadır:

  • Mesken Aboneleri: Konut aboneliklerinde elektrik tesisatı genellikle standart bir kapasiteye göre tasarlanır. Türkiye’de pek çok dağıtım bölgesinde yeni yapılan konutlar için 5 kW bağlantı (sözleşme) gücü bir norm haline gelmiştir . Yani sıradan bir evin sözleşme gücü 5 kW olarak başlar (tek terimli tarife). Bu, evin kurulu gücünün kabaca 8-9 kW civarlarında olduğu ve 5 kW’lık kısmının aynı anda kullanılabileceği anlamına gelir. Evlerde yüksek güç gerektiren cihaz sayısı sınırlı olduğundan (elektrikli fırın, ütü, saç kurutma makinesi, klima gibi birkaç büyük yük), 5 kW genellikle yeterli görülür. Eğer evinizde elektrikli araç şarj istasyonu, elektrikli ısıtma gibi ekstra yüksek yükler yoksa 5 kW’lık sözleşme gücü günlük ihtiyaçları karşılar. Bazı büyük konutlar veya villa tarzı yerlerde 9 kW’a kadar sözleşme gücü alınabilmekte, bu durumda üç faz bağlantı yapılmaktadır. Ancak genel olarak meskenler düşük kurulu güç (5-10 kW arası) ve tek terimli tarife ile çalışır. Faturalarında kapasite bedeli yoktur, sözleşme gücü sadece güvence bedeli ve olası kesintiler yönünden önem taşır.
  • İşyeri Aboneleri: İşyeri abonelikleri, küçük esnaftan dev fabrikalara kadar geniş bir yelpazeyi kapsar. Küçük ticarethaneler (örneğin bir bakkal, ofis, kafe gibi), çoğu zaman meskenlere benzer şekilde düşük sözleşme gücüyle (5-10 kW) ve tek terimli tarifeyle başlarlar. Bu işletmelerde kurulu güç de genelde birkaç kW fazladır (buzdolabı, aydınlatma, küçük klima vb. toplamı). Ancak daha büyük işyerleri ve sanayi abonelerinde kurulu güç değeri çok yükseğe çıkabilir; yüzlerce kW veya birkaç MW gibi değerlere ulaşabilir. Örneğin bir atölyede kaynak makineleri, presler, motorlar bulunuyorsa toplam kurulu güç 100 kW’ları aşacaktır. Bu gibi aboneler çift terimli tarifeye geçirilirler ve bir demandmetre ile donatılırlar. Sanayi abonelerinde sözleşme gücü, kurulu güce yakın veya biraz altında bir değer olarak abone tarafından belirlenir (işletme ne kadara ihtiyacı varsa). Örneğin 200 kW kurulu gücü olan bir fabrika, aynı anda en fazla 150 kW kullanacağını öngörüyorsa 150 kW sözleşme gücü talep eder. İşyerleri bu sayede gereksiz kapasite bedeli ödemezler ancak ihtiyacın altında seçerlerse ceza öderler, bu dengeyi gözetirler.
  • Tarife ve Sayaç Farkı: Mesken aboneleri tek terimli tarifededir; işyerleri ise eğer yıllık tüketimleri veya sözleşme güçleri belirli bir eşiği geçerse çift terimli tarifeye alınır. Mevcut düzenlemelere göre mesken grubunda çift terimli uygulama yoktur; ancak mesken harici abonelerde 50 kW üstü sözleşme gücüne sahip olanlar genelde çift terimli kabul edilir. Sayaç olarak meskenlerde standart elektronik sayaç, işyerlerinde büyük tüketim varsa demand göstergeli sayaç takılır.
  • Örnek Uygulama: Bir apartman dairesi ev (mesken) aboneliğinde tipik olarak 5 kW sözleşme gücü uygulanırken, benzer büyüklükteki bir daireyi ofis olarak kullanan ticarethane abonesi de 6 kW gibi bir bağlantı gücüyle çalışabilir; ikisi de tek terimlidir ve faturalarında kapasite bedeli ödemezler. Ancak bir fırın atölyesi düşünelim: Elektrikli fırınlar, mikserler toplamda 30 kW kurulu güç çekiyor. Bu atölye muhtemelen 20 kW sözleşme gücüyle çift terimli tarifeye geçecektir. Aylık kapasite bedeli ödeyecek ama daha fazlasına ihtiyacı yoksa 20 kW’ta tutacaktır. Yine bir fabrika örneği: 500 kW kurulu gücü olan bir fabrika, belki 400 kW sözleşme gücü alıp (çift terimli), her ay 400 kW’ın bedelini ödeyecektir.

Özetle, mesken aboneliklerinde sözleşme gücü uygulaması standarttır (çoğunlukla 5 kW civarı, tek terimli) ve kullanıcı bu konuda fazla inisiyatif almaz. İşyerlerinde ise ölçeğe göre sözleşme gücü dinamik bir parametredir; küçük işyerleri meskenler gibidir, büyük işletmelerde ise dikkatle yönetilen, faturaya yansıyan bir değerdir. Meskenler genelde düşük kurulu güce sahip basit tesisatlar iken, işyerleri yüksek kurulu güçle komplike tesisatlara ve farklı tarife rejimlerine sahip olabilirler. Bu nedenle, elektrik aboneliği açılırken mesken mi ticari mi olduğu sorulur; çünkü uygulanacak sözleşme gücü ve tarife buna göre belirlenir.

Sözleşme gücü ve kurulu güç ile bağlantı gücü aynı mıdır?

Bağlantı gücü terimi, dağıtım ve perakende elektrik hizmetlerinde sözleşme gücü ile çoğu zaman aynı anlama gelecek şekilde kullanılmaktadır. Hatta resmi yönetmeliklerde “sözleşme gücü (bağlantı gücü)” şeklinde birlikte anılır ve eş anlamlı kabul edilir . Temel olarak, bağlantı gücü bir abonelik için projede öngörülen ve anlaşmada belirlenen güç kapasitesidir ki bu da sözleşme gücüyle aynıdır. Birçok elektrik faturasında da “Sözleşme/Bağlantı Gücü” tek bir kalem olarak gösterilir. Bazı şirketler faturada sadece “Bağlantı Gücü” yazar, bazıları “Sözleşme Gücü” yazar ancak ikisi de abonenin anlaşmalı güç limitini ifade eder .

Kurulu güç ise farklı bir kavramdır ve bağlantı gücüyle birebir aynı değildir. Kurulu güç, yukarıda detaylandığı gibi tesisatın toplam cihaz kapasitesini anlatır. Bağlantı gücü (sözleşme gücü) ise bu kurulu gücün dağıtım sistemine bağlanmasına izin verilen kısmıdır. Ancak günlük dilde ve belgelerde kurulu güç terimi de zaman zaman bağlantı gücü yerine kullanılabilmektedir. Örneğin bazı dağıtım bölgelerinde faturada “Kurulu Güç” başlığı altında aslında bağlantı gücü değeriniz yazılıdır ve not olarak “(Bağlantı gücü)” diye belirtilir . Bu, terminoloji farklılığından kaynaklanan bir durumdur ve kafa karışıklığına yol açabilir. Aslında burada kastedilen yine sözleşme gücüdür.

Sonuç: Bağlantı gücü ile sözleşme gücü arasında pratikte bir fark yoktur; her ikisi de abonelik anlaşmasındaki kW cinsinden güç limitinizi ifade eder. “Anlaşma gücü” veya “bağlantı anlaşması gücü” gibi ifadeler de aynı anlama gelir ve literatürde eş anlamlı kullanılır. Örneğin Enerji Bakanlığı tanımında bu kavram “…kullanacağı kabul edilen ve sözleşmesinde çekilmesi veya verilmesi konusunda belli hükümler bulunan güç miktarı” şeklinde geçer ki bağlantı gücü de sözleşme gücü de bu tanıma uyar .

Kurulu güç ise farklı bir büyüklüktür; bağlantı gücünün hesaplanmasında kullanılır ama birebir aynı değildir. Özetle: Sözleşme gücü = Bağlantı gücü (Evet, aynı); Kurulu güç = Tesisat kapasitesi (Hayır, farklı). Bu ayrımı netleştirdikten sonra, günlük kullanımda eğer “bağlantı gücü” terimini duyarsanız, bunu sözleşme gücünüz olarak anlayabilirsiniz.

Sözleşme gücü ve kurulu güç ile bağlantı gücü aynı mıdır?

Sözleşme gücü ve kurulu güç ile bağlantı gücü aynı mıdır?

Sözleşme gücü ve kurulu güç elektrik projesinde nasıl kullanılır?

Elektrik tesisatlarının tasarım aşamasında kurulu güç ve talep (sözleşme) gücü kavramları büyük rol oynar. Bir yapının elektrik projesini hazırlayan mühendis, öncelikle o yapıda kullanılacak tüm elektrikli cihazları, bunların güçlerini ve olası eş zamanlılıklarını dikkate alarak bir kurulu güç hesabı yapar. Örneğin bir konut projesinde odalardaki aydınlatma, prizler, beyaz eşyalar; bir fabrikanın projesinde motorlar, makineler, aydınlatmalar ayrı ayrı listelenir ve hepsinin güçleri toplanarak toplam kurulu güç bulunur. Bu proje kurulu gücü, yapının elektrik altyapısının (kablo kesitleri, sigortalar, pano baraları vs.) tasarımını belirler.

Mühendis daha sonra bu kurulu gücü göz önünde bulundurarak, dağıtım şebekesinden talep edilecek bağlantı gücü (talep gücü) için bir değer belirler. Bu belirleme sırasında genellikle ilgili yönetmeliklerdeki kullanma katsayıları (evler için 0.6, ofisler için farklı oranlar, endüstriyel tesisler için çeşitlilik faktörleri gibi) kullanılır. Talep edilen sözleşme gücü, proje kapsamında dağıtım şirketine bildirilen değerdir ve bu, bağlantı anlaşmasının kW cinsinden temelini oluşturur. Dağıtım şirketi projeyi incelerken özellikle “Bu tesisin kurulu gücü X kW, talep ettiği bağlantı gücü Y kW” şeklindeki kısmı kontrol eder . Talep edilen güç, kurulu güce göre makul bir oranda değilse (örneğin kurulu gücün çok altında ise) dağıtım şirketi projeyi reddedebilir veya revizyon isteyebilir; çünkü ileride sorun çıkabileceğini öngörür.

Proje onay süreci: Elektrik projesi, ilgili elektrik dağıtım şirketine (veya proje onay birimine) sunulur. Projede kurulu güç net olarak yazılır, örneğin “Bu tesisatın toplam kurulu gücü 80 kW’tır”. Ardından “Bu tesis için talep edilen bağlantı gücü 50 kW’tır” gibi bir ifade yer alır. Dağıtım şirketi, mevcut şebeke kapasitesine bakarak 50 kW’lık talebi değerlendirir. Genelde, kurulu güçten düşük talep sorun edilmez, ancak çok uçurum fark varsa (örneğin 80 kW kurulu güce karşılık 20 kW talep gibi) projenin açıklayıcı notlar içermesi beklenir (hangi cihazların nadiren çalışacağı gibi).

Projenin Rolü: Proje onaylandığında, onaylanan sözleşme (bağlantı) gücü fiilen sizin abonelik sözleşmenize yansır. İç tesisatınız bu güce uygun olarak kurulmalıdır. Örneğin projede 50 kW talep güç onaylandıysa, dağıtım şirketi sayacınızı ve servis hattınızı 50 kW’a göre tesis eder; ana giriş sigortanızı bu değere göre seçer. İçerideki dağıtım panolarınız da bu değere uygun olmalıdır. Eğer proje aşamasında yanlış veya eksik bir kurulu güç hesaplaması yapılmışsa, örneğin aslında 100 kW çekecek cihazlar varken projede 60 kW gösterilmişse, işletme devreye alındığında sürekli sorunlar yaşar. Mühendislik projelerinin amacı bu durumları önceden hesap edip doğru kurulu güç & talep gücü değerlerini belirlemektir.

Nitekim, sözleşme gücü ihtiyacı projede yanlış belirlenirse, işletme çalışmaya başladığında yetersiz kalır ve olumsuz etkiler doğurur . Örneğin talep ettiğiniz güç ihtiyaçtan düşükse sık sık sigortalar atar veya ek makineler çalıştırılamaz. Bu durumda sonradan sözleşme gücünü artırma yoluna gidilir, ki bu da ek maliyet ve zaman kaybı demektir. Bu nedenle proje aşamasında ileriyi de düşünerek gerçekçi bir talep gücü belirlemek önemlidir.

Özetle, elektrik projesinde kurulu güç tüm altyapının tasarımını tanımlar, sözleşme (bağlantı) gücü ise dağıtım şebekesinden resmen isteyeceğiniz gücü. Mühendislik hesaplarıyla belirlenen bu değerler, binanızın enerjiyi sorunsuz kullanabilmesi için kritik parametrelerdir. Proje onay mercileri de özellikle bu değerlere bakarak şebekeye bağlanma izni verirler. İyi planlanmış bir projede, kurulu güç ve sözleşme gücü uyumlu olur ve ileride güç artışı gibi revizyon ihtiyaçları minimuma iner.

Sözleşme gücü ve kurulu güç şebeke kapasitesiyle ilişkisi nedir?

Sözleşme gücü ve kurulu güç, sadece bireysel tesisatın değil, aynı zamanda bağlı olunan elektrik şebekesinin kapasitesi ile doğrudan ilişkilidir. Elektrik dağıtım şirketleri, bir bölgedeki tüm abonelerin sözleşme güçleri toplamını göz önünde bulundurarak şebeke altyapısını (trafo, kablo, dağıtım panoları vb.) planlar. Bu nedenle, bir aboneliğin sözleşme gücünü belirlerken şebeke tarafının durumu da dikkate alınır.

Örneğin, bir mahalledeki dağıtım trafosu 1000 kVA kapasiteye sahipse ve o trafodan beslenen tüm abonelerin sözleşme gücü toplamı 950 kW ise, yeni bir abonenin 200 kW’lık bir talebi doğrudan onaylanmayabilir. Dağıtım şirketi, bu durumda ya talebi biraz kısıtlamayı (örneğin 150 kW vermeyi) ya da trafonun kapasitesini yükseltmeyi değerlendirecektir. Bu, şebeke kapasitesinin sınırları ile ilgilidir.

Şebeke Altyapısı: Dağıtım şirketi, aboneye sayaçtan önceki kısımda gerekli altyapıyı sağlamakla yükümlüdür. Yani trafodan sizin sayacınıza kadar kablo, direk, trafo kapasitesi gibi unsurlar dağıtım şirketinin sorumluluğundadır. Sözleşme gücü artışı taleplerinde şirket, kendi tarafındaki bu ekipmanların yeni gücü taşıyıp taşıyamayacağını kontrol eder. Eğer sınırda ise, bazen şartlı onay vererek “altyapı güçlendirme yapılması halinde” der, bazen de direkt reddedip önce şebeke yatırımını planlar.

Kurulu güç ve taleplerin bölgesel etkisi: Özellikle son yıllarda elektrikli araç şarj istasyonları veya güneş enerjisi santralleri gibi yeni yük ve üretim elemanları şebekeye dahil oldukça, bölgesel kurulu güç ihtiyaçları değişmektedir. Örneğin bir sokakta birden fazla hızlı elektrikli araç şarj istasyonu kurulmak isteniyorsa, o sokaktaki trafo merkezinin kurulu gücünün artırılması gerekebilir . Aksi halde, bu şarj istasyonları çalıştığında trafoda aşırı yüklenme olup bölgedeki herkese elektrik yetmeyebilir veya voltaj düşümleri yaşanabilir . Bu durumda dağıtım şirketi proaktif davranarak trafosunu büyütür veya ek trafo koyar.

İlk Bağlantı: Yeni bir bina yapılırken (örneğin bir apartman veya fabrika), müteahhit elektrik projesinde bir kurulu güç belirtir ve buna karşılık belirlenen bağlantı gücüne göre dağıtım şirketi bölgeye enerji bağlantısı yapar. Eğer o bölgede zaten kapasite sorunu yoksa, istenen güç verilir; ancak eğer sınıra yakınsa dağıtım şirketi gerekirse yatırım planına alır. Örneğin hızlı gelişen bir sanayi bölgesinde, bir fabrikanın yüksek kurulu güç talebi gelince, dağıtım şirketi o bölgeye yeni bir dağıtım merkezi inşa etmeyi planlayabilir.

Sonradan Artış: Mevcut abonelerde sözleşme gücü artışı talepleri de şebeke kapasitesiyle ilgilidir. Bir bölgede çok sayıda abone aynı anda güç artırmak isterse (örneğin herkes elektrikli ısı pompası kullanmaya başladıysa), trafonun kapasitesi yetersiz kalabilir. Dağıtım şirketi böyle durumlarda bazı talepleri sıraya koyabilir veya belli bir maksimum sınır koyabilir. Örneğin “bu mahallede şu an daire başı en fazla 9 kW’a çıkabilirsiniz, üstü için trafo yenilenmeli” diyebilir.

Özet: Sözleşme gücünüz, yalnızca sizin evinizin/işletmenizin değil, bağlandığınız şebeke parçasının da taşıması gereken yükü tanımlar. Dağıtım şirketleri, bölgesel kurulu güç dağılımını ve sözleşme gücü toplamlarını sürekli izler. Yeni taleplerde veya artışlarda şebekenin kaldırıp kaldıramayacağını değerlendirir. Eğer bir bölgede ek kapasite yoksa, önce şebeke yatırımı yapıp sonra talebi karşılar. Bu nedenle bazen yüksek güç taleplerinde onay süreci uzun sürebilir.

Bir diğer nokta, orta gerilim (OG) müşterileri ile ilgilidir. Belirli bir sözleşme gücü eşiğinin üzerinde (örneğin 250 kW üstü, bölgeye göre değişebilir) talepleri olan müşteriler, dağıtım şebekesine direk OG seviyesinden bağlanmaya yönlendirilir. Bu, şebeke kapasite yönetiminin bir parçasıdır. Örneğin çok büyük bir fabrika, 1 MW talep ediyorsa, dağıtım şirketi onu OG abonesi yapar, ayrı bir trafo merkezi tahsis eder. Böylece diğer abonelerin bulunduğu alçak gerilim şebekesini etkilemez.

Sonuç olarak, kurulu güç ve sözleşme gücü ne kadar yüksekse, şebeke tarafında o kadar hazırlık gerekir. Dağıtım şirketleri de bu değerleri esas alarak planlama yapar. Siz bir güç artışı istediğinizde sadece kendi tesisatınız değil, bölgedeki trafonun kapasitesi, hatta iletim sisteminin durumu bile değerlendirilir. Güç taleplerinin toplandığı bu büyük resimde, sözleşme gücünüz sizin “şebekeden talep payınızı” temsil eder. Şebeke kapasitesi uygun oldukça bu pay size verilir; yetersiz kaldığında ise altyapı geliştirme şartıyla verilir veya sınırlandırılır.

Sözleşme gücü ve kurulu güç güneş enerjisi sistemlerinde ne anlama gelir?

Çatı tipi güneş enerjisi sistemleri (GES, fotovoltaik paneller) kurulurken, sözleşme gücü kavramı kritik bir sınır olarak karşımıza çıkar. Türkiye’deki mevcut mevzuata göre, lisanssız elektrik üretim tesislerinde (örneğin kendi tüketiminiz için güneş paneli kurarken), kurulacak güneş enerji sisteminin gücü, abonenin sözleşme gücünü geçemez . Bu şu anlama gelir: Evinizin veya işyerinizin dağıtım şebekesiyle anlaşmalı güç kapasitesi ne ise, maksimum o kadar kurulu güce sahip bir güneş paneli sistemi bağlayabilirsiniz.

Örneğin, evinizin elektrik faturasında sözleşme gücünüz 3 kW olarak belirtilmiş olsun. Bu durumda çatınıza en fazla 3 kW’lık bir güneş enerjisi sistemi kurabilirsiniz. Diyelim ki evinizin yıllık tüketimini karşılamak için aslında 10 kW’lık bir GES gerekiyor – eğer sözleşme gücünüz 3 kW ise, 3 kW üzerinde bir sistem yasal olarak bağlanamaz . Bu kısıtlama, şebekeye verilebilecek maksimum gücü kontrol altında tutmak için getirilmiştir. Güneş panelleri gün içinde ürettiği elektriği şebekeye de verebildiği için, sizin verebileceğiniz güç, çekebileceğiniz güçle sınırlandırılır (simetrik bir politika).

Bunun sonucu olarak, güneş enerjisi kurdurmak isteyen bir tüketici, önce sözleşme gücünü kontrol etmelidir. Eğer mevcut sözleşme gücü hedeflenen GES büyüklüğü için düşükse, sözleşme gücü artışı talep etmelidir. Örneğin yukarıdaki senaryoda 10 kW’lık güneş paneli kurmak isteyen bir kişi, önce dağıtım şirketine başvurup sözleşme gücünü 10 kW’a yükseltmeli, sonra GES kurulumunu gerçekleştirmelidir (tabii çatısının fiziki kapasitesi de uygunsa). Bazı durumlarda dağıtım şirketi, trafo kısıtı nedeniyle bu kadar artışı hemen veremeyebilir; o zaman GES de ancak verilen güç kadar kurulabilir.

Güneş enerjisi sistemi tasarımında kurulu güç terimi de önemli. GES’in kurulu gücü (kWp cinsinden) örneğin 5 kW ise, bu panellerin tepe gücüdür. Bu 5 kW’lık sistem şebekeye bağlıysa, ilgili aboneliğin sözleşme gücü de en az 5 kW olmalıdır. Aksi halde 5 kW’lık sistemin hepsini kullanamaz veya şebekeye veremezsiniz, yasal engelle karşılaşırsınız. Bakanlık bu konuda “sözleşme gücü, sisteme verebileceğiniz maksimum güçtür” şeklinde net bir tanım getirmiştir .

Özetle: Sözleşme gücü = Güneş enerjisi sisteminin üst limiti. Bu limit, özellikle kendi elektrik ihtiyacını karşılamak için çatı GES kurmak isteyenler için kritiktir. Mevcut ev/işyeri sözleşme gücünüz, istediğiniz GES kapasitesinden düşükse önce onu artırmanız gerekir; eşitse veya yüksekse sorun yok, o değere kadar kurulum yapabilirsiniz. Bu politika, dağıtım şebekesinin güvenli işletimi için konmuştur, aksi halde çok küçük bir abonelik üzerinden büyük bir santral bağlanıp fazla enerji basılabilirdi. Sonuç olarak “kurulu güç” deyince panel sisteminin büyüklüğü, “sözleşme gücü” deyince şebekeyle anlaşmalı değer akla gelir ve ikisinin dengesi, güneş enerjisi kurulumunda belirleyicidir.

Sözleşme gücü ve kurulu güç elektrikli araç şarj istasyonları için neden önemlidir?

Elektrikli araçların şarjı, ev veya işyeri olsun, mevcut elektrik tesisatına ciddi ek yük getirebilir. Bu nedenle sözleşme gücü ve kurulu güç, bir elektrikli araç (EV) şarj istasyonu kurulurken dikkat edilmesi gereken ilk unsurlardandır.

Öncelikle, bir elektrikli araç şarj cihazının gücü genelde yüksektir (örneğin ev tipi duvar üniteleri ~7,4 kW, hızlı şarj cihazları 22 kW ve üzeri olabilir). Eğer mevcut sözleşme gücünüz bu değerin altındaysa, aracı şarj etmeye çalıştığınızda ana sigortanız atacak veya şebekeden yeterli enerji çekemediğiniz için şarj cihazı tam kapasite çalışmayacaktır. Örneğin evinizin sözleşme gücü 5 kW iken 7,4 kW’lık (32 A, tek faz) bir araç şarj istasyonu kurdunuz diyelim; aracı şarja taktığınızda, diğer hiçbir cihaz çalışmasa bile şarj aleti 5 kW sınırını aşacağı için sigortanız atar ve şarj kesilir. Bu durumda çözüm, sözleşme gücünü en az şarj cihazının gücü kadar (hatta biraz üzerine) yükseltmektir. Nitekim birçok elektrikli araç sahibi, evine şarj noktası kurdurmadan önce dağıtım şirketine başvurup sözleşme gücünü 9 kW veya 12 kW gibi değerlere çıkarmaktadır.

İşletmelerde ise birden çok elektrikli aracı aynı anda şarj etme planı varsa, mevcut kurulu güç ve sözleşme gücü buna göre düzenlenmelidir. Örneğin bir alışveriş merkezinin otoparkına 4 adet 22 kW’lık hızlı şarj istasyonu kurulacaksa, sadece bu istasyonlar 88 kW talep edecektir. AVM’nin mevcut kurulu gücü ve sözleşme gücü bu ek yükü kaldırabilecek mi diye bakılmalıdır. Eğer sınırdaysa, şarj istasyonları devreye alındığında şebeke üzerinde aşırı yüklenme olabilir ve diğer tüketicilere giden enerji kalitesinde düşüş veya bölgesel kesinti yaşanabilir . Bu nedenle, dağıtım şirketi bu gibi projelerde genelde şart koşar: “Bu tesiste sözleşme gücü x kadar artırılacak, trafo kapasitesi uygun hale getirilecek” gibi.

Örneğin pratik bir durum: Standart bir apartman dairesinde (5 kW sözleşme gücü) elektrikli araç edinildiğinde, genellikle aracın 3,7 kW’lık (16 A) modda yavaş şarj edilmesi, yoksa sözleşme gücü artışı tavsiye edilir. Tek faz bağlantılarda 7,4 kW şarj cihazı kullanmak, sözleşme gücü yükseltilmeden pek mümkün olmaz. Eğer 11 kW veya 22 kW gibi üç fazlı bir ev tipi şarj cihazı düşünülüyorsa, zaten evin trifaze bağlantıya geçmesi (sözleşme gücünün muhtemelen 15 kW ve üzerine çıkması) gerekecektir.

Bunun yanında, şebeke tarafında da EV şarjı önemlidir. Çok sayıda elektrikli aracın aynı anda şarj olduğu bölgelerde, dağıtım şebekesinin kurulu gücünün artırılması gündeme gelmektedir . Örneğin gece yarısı 10 arabanın aynı anda hızlı şarja girdiği bir site düşünülürse, trafoda ciddi yüklenme olacaktır. İleride elektrikli araç penetrasyonu arttıkça, dağıtım şirketleri bölgesel trafo kapasitelerini yükseltip sözleşme güçlerini de buna uygun revize edecektir.

Sonuç olarak, elektrikli araç şarj altyapısı kurarken:

  • Kurulu güç: Mevcut tesisatınızın toplam kapasitesi şarj cihazının gücünü + diğer cihazlarınızı kaldırmaya yeterli mi? Değilse iç tesisatta kablo/sigorta takviyesi gerekir.
  • Sözleşme gücü: Dağıtımla anlaşmalı gücünüz şarj cihazının maksimum çekişini karşılıyor mu? Değilse yükseltilmeli.
  • Şebeke: Bölgedeki şebeke bu yeni yükü destekler mi? Gerekirse dağıtım şirketiyle istişare edilmeli.

Bu şartlar sağlanırsa, elektrikli aracınızı kesintisiz ve güvenli biçimde şarj edebilirsiniz. Aksi takdirde, ya sürekli sigorta atması sorunuyla uğraşır ya da daha tehlikelisi, aşırı yüklemeyle tesisatınıza zarar verme riskiyle karşılaşırsınız. Özetle, EV şarjı planlayan kullanıcıların yeterli sözleşme gücüne sahip olmaları ve kurulu güçlerini gözden geçirmeleri şarttır.

Sözleşme gücü ve kurulu güç jeneratör veya UPS seçiminde nasıl dikkate alınır?

Bir tesis için jeneratör (YG) veya UPS (Kesintisiz Güç Kaynağı) gibi yedek güç kaynakları seçilirken, o tesisin kurulu gücü ve maksimum talebi en önemli belirleyicilerdir. Temel kural, jeneratör veya UPS’in, besleyeceği tesisin ihtiyaç duyacağı en yüksek gücü karşılayabilecek kapasitede olmasıdır.

Örneğin, 40 katlı bir plazanın elektrik projesinde 2200 kVA kurulu güç öngörüldüğünü varsayalım. Bu bina için seçilecek jeneratör seti de bu büyüklükte veya biraz üzerinde olmalıdır ki, şebeke elektriği kesildiğinde tüm kritik yükleri besleyebilsin . Nitekim gerçek uygulamalarda büyük bir gökdelenin veya fabrikanın jeneratör gücü, o tesisin kurulu gücüne eşdeğer tutulur, hatta motor yol alma akımları gibi etkenler nedeniyle %10-20 daha büyük seçilir. Bu sayede jeneratör devredeyken, bina normal şebekeden çektiği gücün tamamını üretebilir hale gelir.

Kurulu Güç ve Öncelikler: Kurulu güç toplam değeri, tüm cihazların aynı anda çalışması durumunu temsil eder. Ancak jeneratör tasarımında bazen tüm cihazların aynı anda çalışmayacağı varsayımıyla biraz daha düşük bir değer de hedeflenebilir (tıpkı sözleşme gücünde olduğu gibi). Örneğin bir hastanede toplam kurulu güç 1000 kW olsun, ama jeneratöre bağlanacak kritik yükler 600 kW. Bu durumda belki 800 kW’lık bir jeneratör yeterli görülebilir, çünkü tüm yüklerin bir kısmı acil durumda devre dışı bırakılabilir. Burada karar, tesis yönetiminin hangi yüklerin kesinti anında çalışmasını istediğine bağlıdır. UPS seçiminde de benzer bir yaklaşım vardır: Genelde sadece kritik cihazlar UPS’e bağlanır (ör. veri merkezinde sunucular, hastanede yaşam destek üniteleri), bu nedenle UPS kurulu gücü, toplam kurulu gücün küçük bir alt kümesine denk gelir.

Sözleşme Gücü Etkisi: Sözleşme gücü, şebekeden çektiğiniz sınır olduğu için, jeneratör boyutlandırılmasında dolaylı bir etkisi vardır. Normal şartlarda, bir tesis şebekeden en fazla sözleşme gücü kadar çekebileceği için, jeneratör de en az bu sözleşme gücü kadar güç sağlayabilmelidir. Aksi halde şebeke varken kullanılan bazı yükler, jeneratör modunda kullanılamaz. Örneğin sözleşme gücü 500 kW olan bir fabrika düşünelim; eğer jeneratörü 300 kW alırsanız, şebeke kesilince fabrikanın tüm makinelerini aynı anda çalıştıramazsınız, ancak bir kısmını kapatarak 300 kW’a indirmeniz gerekir. Bunu önlemek için ya jeneratörü büyük tutmalı ya da acil durumda hangi yüklerin öncelikli olduğunu belirlemelisiniz.

Güç Faktörü ve kVA: Jeneratör seçiminde kVA cinsinden değerler kullanılır ve güç faktörü hesaba katılır. Örneğin 800 kW etkin güce denk bir yükünüz varsa ve güç faktörü 0.8 ise, jeneratör en az 1000 kVA olmalıdır. Kurulu güç hesapları da buna göre yapılmalıdır (kVA kurulu güç). Jeneratör üreticileri kataloglarında cihazları kVA bazında listeler. Bu noktada, kurulu güç hesabınız sadece kW değil, gerektiğinde kVA olarak da değerlendirilmelidir.

Özet: Jeneratör veya UPS tasarımında, kurulu güç birincil referanstır; sözleşme gücü de şebeke işletimiyle ilgili bir sınır olduğu için ikincil referans olabilir. Pratik yaklaşım şudur: Tesisinizde hangi cihazların kesinti anında çalışmasını istiyorsanız, onların güçlerinin toplamı (bu toplam kurulu gücünüzün bir alt kümesi olabilir veya tamamı olabilir) jeneratör/UPS kapasitenizi belirler. Bu toplam genellikle sözleşme gücünüzden büyük olmaz (çünkü zaten şebekeden de o kadar çekiyorsunuz maksimum). Zaten eğer sözleşme gücünüzü aşan bir acil durum yükünüz olsaydı, o normal zamanda şebekeden çekemediğiniz bir güç olurdu ki böyle bir durum olamaz.

Dolayısıyla planlama yaparken:

  • Eviniz için bir jeneratör alacaksanız, evin kurulu gücüne yakın bir jeneratör seçmelisiniz (örneğin 10 kW toplam cihaz varsa 10 kVA jeneratör).
  • Bir işletme için UPS alacaksanız, sadece bilgisayarlar vs. bağlanacaksa onların gücüne göre UPS seçersiniz (kurulu gücün tamamına değil, kritik yüke bakarak).
  • Büyük bir fabrika için jeneratör düşünüyorsanız, kurulu gücü veya en azından sözleşme gücünü hedef alırsınız.

Bu sayede, şebeke elektriği kesildiğinde işlerinizi asgari kesinti ile sürdürebilirsiniz. Eğer yanlış boyutlandırma yaparsanız, jeneratör aşırı yükte çalışır ve devre dışı kalabilir veya UPS beklenen süreyi veremez. Sonuç olarak, kurulu güç verisi jeneratör/UPS seçiminde temel girdidir; sözleşme gücü ise “normal şebekede çekilen maksimum” olarak bir rehber niteliği taşır.

Sözleşme gücü ve kurulu güç yasal olarak nasıl tanımlanmıştır?

Türkiye’de elektrik piyasası mevzuatı, sözleşme gücü (bağlantı gücü) ve kurulu güç kavramlarını tanımlamıştır. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı kaynaklarında geçen resmi tanımlar şöyledir:

  • Sözleşme Gücü (Bağlantı Gücü): Resmi yönetmeliklerde genellikle “Abonenin talebi üzerine çekeceği kabul edilen ve sözleşmesinde çekilmesi veya verilmesi konusunda belli hükümler konulmuş bulunan güç miktarı” şeklinde tanımlanır . Bu tanım, sözleşme gücünün hem tüketim (çekilmesi) hem de üretim (verilmesi, örneğin güneş enerjisi veren abone) yönünde anlaşmada sınır konulan güç olduğunu vurgular. Aynı tanımda “kullanıcının talebi üzerine” ifadesi, sözleşme gücünün abonenin beyanı/isteği ile belirlendiğini, dağıtım şirketinin onayıyla kesinleştiğini ifade eder. Esasen “sözleşme gücü” terimi ile “bağlantı gücü” terimi mevzuatta birbirinin yerine kullanılır; bazı yönetmeliklerde her ikisi birden zikredilir. Örneğin EPDK’nin Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği’nde “bağlantı gücü, kullanım yerinin elektrik projesinde belirtilen kurulu gücün, kullanma faktörüyle çarpılmasıyla hesaplanan güç miktarıdır” denir . Aynı yönetmelikte sözleşme gücü de bağlantı gücüne eş değer bir ifade olarak geçer. Yani hukuki olarak, bir abonelikteki anlaşmaya bağlanmış güç kapasiteniz bu şekilde tanımlanmıştır.
  • Kurulu Güç: Kurulu güç kavramı mevzuatta, daha çok üretim tesisleri veya sistem bileşenleri bağlamında tanımlanır. Örneğin bir yönetmelikte “kurulu güç, MW cinsinden ve virgülden sonra en fazla dört basamaklı olarak belirtilir” gibi teknik bir tarif olabilir. Ancak genel tanım itibariyle kurulu güç; bir elektrik santralinin, elektrik şebekesinin veya bir tesisin azami kapasitesidir. Bu, kanun ve yönetmelik metinlerinde bazen dolaylı tanımlanır. Elektrik piyasası tarifeler yönetmeliğinin eski bir versiyonunda “Bağlantı gücü: kullanım yerinin elektrik projesinde belirtilen kurulu güç ve kullanma faktörü göz önüne alınarak hesaplanan güç miktarıdır” ifadesi yer almıştır – buradan anlaşılıyor ki kurulu güç, projenizde listelenen toplam güç, ve buna bir katsayı uygulayıp bağlantı gücü bulunuyor . Yani mevzuat, kurulu güç ile sözleşme gücü arasındaki ilişkiyi de ortaya koyar. Kurulu güç, yasal formlarda (başvuru belgeleri, üretim lisansı başvuruları vb.) da sorulur; örneğin bir jeneratör için izin alırken “tesis kurulu gücü (kW)” istenir.

Ayrıca, EPDK kurul kararları ve dağıtım şirketleri uygulama esaslarında, sözleşme gücü ile ilgili özel hükümler vardır: Mesela “Mesken aboneleri 5 kW altında bağlantı yapamaz” (yönetmelik maddesi), “Sözleşme gücü 9 kW üzeri olan abonelere çok zamanlı tarife uygulanabilir” gibi. Yine serbest tüketici yönetmeliklerinde, bir tüketicinin serbest tüketici sayılabilmesi için yıllık belli miktar tüketim veya sözleşme gücü kriteri tanımlanmıştır (örneğin “sözleşme gücü 50 kW ve üzeri olanlar serbest tüketici olabilir” gibi ifadeler geçmişte vardı). Bunlar yasal bağlamda sözleşme gücünün önemini gösterir.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı da sözleşme gücü terimini tanımlar. Örneğin bakanlığın bir dokümanında sözleşme gücü yukarıdaki EPDK tanımı ile aynen verilir. Kurulu güç ise sıkça kullanılan genel bir terimdir; ülke geneli istatistiklerinde de kullanılır (Türkiye’nin toplam elektrik kurulu gücü vs.). Hukuki metinlerde kurulu güç daha çok üretim tesisleri için geçer (örneğin “lisanssız üretim üst sınırı 5 MW kurulu güçtür” gibi cümlelerde). Tüketici tarafında ise bağlantı gücü/sözleşme gücü terimi tercih edilir.

Sonuç: Yasal zeminde, sözleşme gücü = bağlantı gücü olarak tanımlanmıştır ve abonelik anlaşmasındaki kW cinsinden değer demektir . Kurulu güç ise hem bu hesapların girdisi olan proje değeri, hem de genel kapasite gösteren bir büyüklüktür. Bu terimler, kanun ve yönetmeliklerde net şekilde yer almakta olup, dağıtım şirketleri de uygulamalarını bu tanımlara göre yürütür. Eğer detaylı okumak isterseniz, “Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği” ve “Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliği”nde ilgili tanımlar ve hükümler bulunmaktadır.

Sözleşme gücü ve kurulu güç talep (demand) gücü ile nasıl ilişkilidir?

Talep gücü (demand), özellikle çift terimli tarifede önem kazanan bir kavramdır ve bir abonenin belirli bir zaman aralığında şebekeden çektiği en yüksek anlık güçü ifade eder (genellikle 15 dakikalık ortalama alınır). Sözleşme gücü ile talep gücü arasındaki ilişkiyi şu şekilde açıklayabiliriz:

  • Sözleşme gücü = Sınır, Talep gücü = Fiili zirve kullanım. Abone, dağıtım şirketiyle yaptığı anlaşmada bir sözleşme gücü belirler; bu, onun çekebileceği gücün üst sınırıdır. Talep gücü ise, abonenin gerçekte, örneğin bir fatura döneminde, çektiği en yüksek değerdir. İdeal durumda, talep gücü sözleşme gücüne eşit veya daha düşük olur. Eğer talep gücü sözleşme gücünden yüksek çıkarsa, bu abone sınırın üzerinde güç kullanmış demektir.
  • Demandmetre ile ölçüm: Çift terimli tarifede abonelerin sayaçları demand (talep) kaydedebilen elektronik sayaçlardır. Bu sayaçlar, her fatura döneminde (aylık) çekilen en yüksek 15 dakikalık ortalama gücü kaydeder. Örneğin bir ay içinde fabrikanızda makineleri aynı anda çalıştırdığınız en yoğun an 450 kW ise, demandmetre bunu 450 kW olarak hafızaya alır. Bu 450 kW, o ayın maksimum talep (MD) gücüdür ve faturanızda görülebilir. Eğer sizin sözleşme gücünüz 400 kW ise, bu ay sınırı 50 kW aşmışsınız demektir ve güç aşım cezası ortaya çıkar.
  • Sözleşme gücünün belirlenmesinde talep verileri: Büyük işletmeler, sözleşme güçlerini seçerken genellikle geçmiş dönem demand kayıtlarına bakarlar. Örneğin geçen yıl hiçbir zaman 300 kW’ı geçmemişseniz, sözleşme gücünü 330 kW almak mantıklıdır; 500 kW almanın gereği yoktur çünkü boşuna kapasite bedeli ödersiniz. Tam tersi, eğer ölçülen talep değerleriniz sözleşme gücünüze yakınsa veya aşıyorsa, sözleşme gücünü yükseltmelisiniz. Mesut Taşkın’ın belirttiği gibi, önceki ay maksimum demand değeri 788 kW olan bir abonede, sözleşme gücü en az 800 kW yapılmalıdır ki ceza gelmesin . Bu da talep gücünün, sözleşme gücü ayarlamasında nasıl rehberlik ettiğini gösterir.
  • Tek terimli abonelerde talep gücü kavramı resmi olarak faturalarda yer almaz. Mesken sayaçları da aslında zaman zaman maksimum gücü kaydedebilir ancak bu bilgi sadece teknik analiz için kullanılır, faturalamaya girmez. Tek terimlilerde talep gücü, anlık çekilen güç olarak kalsa da cezai mekanizma olmadığı için sözleşme gücü ile ilişkisi, fiziki sınırı aşmamak üzerine kuruludur (sigorta atması vb.). Yani talep gücü fiilen sözleşme gücünü geçemez, geçtiği anda elektrik kesilir, bu yüzden ev kullanıcıları talep kavramını çok duymaz.
  • Çift terimlilerde ise talep (demand) yönetimi çok kritik bir noktadır. İşletmeler, üretim süreçlerini planlarken talep piklerini düzleştirmeye çalışır. Örneğin tüm makineleri aynı anda başlatmak yerine kademeli başlatırlar ki talep gücü kontrol altında kalsın. Çünkü talep gücü ne kadar düşük kalırsa, sözleşme gücünü o kadar düşük tutup daha az kapasite bedeli ödeyebilirler. Bu, enerji yönetiminin bir parçasıdır.

Özetlemek gerekirse: Talep gücü, sizin gerçekte kullandığınız en yüksek güçtür; sözleşme gücü ise kullanmanıza izin verilen güç sınırıdır. İdeal olarak talebiniz, sözleşme limitiniz içinde kalmalıdır. Talep gücü, sözleşme gücünün bir fonksiyonu değildir (çünkü talep, kullanımınıza bağlıdır), fakat sözleşme gücü genelde beklenen talebin biraz üstünde ayarlanır. Talep gücünüz düzenli olarak sözleşme gücünüzü aşıyorsa, bu ya sözleşme gücünüzün yanlış (yetersiz) seçildiğini gösterir ya da işletmenizde öngörülmeyen bir yoğun kullanım olmuştur. Böyle bir durumda ya ceza ödersiniz ya da sonraki dönemde sözleşme gücünüzü artırmalısınız.

Sonuçta, sözleşme gücü ve talep gücü arasında bir kontrol ve izleme ilişkisi vardır: Sözleşme gücü kontrolü sağlar, talep gücü izlenir; biri sınır koyar, diğeri gerçekleşeni ölçer. Talep gücü, sözleşme gücünün fiiliyatta ne kadar yeterli olduğunu test eden bir göstergedir.

Sözleşme gücü ve kurulu güç talep (demand) gücü ile nasıl ilişkilidir?

Sözleşme gücü ve kurulu güç talep (demand) gücü ile nasıl ilişkilidir?

Sözleşme gücü ve kurulu güç arttırma süresi ne kadardır?

Sözleşme gücü artırma süreci, başvurudan onaya kadar belirli zaman dilimlerini kapsar ve bu süreler mevzuatta tanımlanmıştır. Elektrik dağıtım şirketleri, güç artış taleplerine belirli bir süre içerisinde yanıt vermek zorundadır:

  • Başvurunun İncelenmesi: Güç artışı talebinizi ilettikten sonra dağıtım şirketi teknik birimleri dosyanızı incelemeye alır. Yasal olarak, dağıtım şirketi güç artışı taleplerini en geç 10 iş günü içinde sonuçlandırmak durumundadır . Bu, yönetmelik gereğidir. Eğer talebinizin değerlendirilmesi için bir saha etüdü (yerinde inceleme) gerekirse, bu süre biraz daha uzayabilir ancak maksimum 20 iş günü içinde cevap verilmelidir . Yani en kötü ihtimalle yaklaşık 4 hafta içinde (resmi tatiller hariç) size olumlu/olumsuz geri dönüş yapılır.
  • Onayın Ardından: Dağıtım şirketi talebinizi onayladığında, size ödenmesi gereken güvence bedeli farkı ve varsa bağlantı bedeli konusunda bildirim yapar. Bu ödemeleri hızlıca yapmanız süreci hızlandırır. Ödemenizi yaptıktan sonra şirket, yeni sözleşme gücünüz için gerekli işlemleri başlatır.
  • Fiziksel işlemler: Sözleşme gücü artışı onaylandıktan sonra, pratikte yapılması gereken işler (daha yüksek amperli sigorta takılması, sayaç değişimi vs.) genellikle birkaç gün içinde planlanır. Mesken aboneliklerinde çoğu zaman sadece sistem üzerinden değer güncellenir ve ana sigorta değeri yükseltilir. Bu işlem için bölgenizin saha ekipleri gelir ve uygun sigortayı takar, sayacınız dijital ise genelde değişim gerekmez. Büyük abonelerde ise bazen yeni bir trafo devreye almak, OG hücre değişimi gibi işler olabilir, bunlar da planlamaya alınır.
  • Toplam Süre: Basit bir mesken veya küçük işyeri için güç artışı süreci, eğer altyapı müsaitse, başvurudan itibaren 1-2 hafta içinde tamamlanabilir. Örneğin 5 kW’dan 9 kW’a çıkmak isteyen bir ev için: Başvuru yaparsınız, 1 hafta içinde onay gelir, ertesi gün gidip güvence farkını ödersiniz, aynı hafta içinde ekip gelir 32A sigorta takar ve işlem biter. Sonraki ay faturanız 9 kW üzerinden kesilir.
  • Karmaşık Durumlar: Eğer güç artışı bir proje onayı gerektiriyor veya şebekede bir değişiklik gerekiyorsa, süre uzayabilir. Örneğin 50 kW’dan 150 kW’a çıkmak isteyen bir atölye düşünün, proje çizildi, onaya sunuldu – proje onayı belki 2 hafta alabilir, saha etüdü belki ekstra 1 hafta. Bu durumda belki 4-6 hafta sonunda işlem tamamlanır. Daha da büyük artışlarda (örneğin yeni trafo merkezi gerektiren, TEDAŞ proje onayı gerektiren durumlar) birkaç aya varan süreçler olabilir. Ancak bunlar istisnai büyük taleplerdir.
  • Yasal Uyarılar: Yönetmelik, dağıtım şirketinin cevap süresini belirlemiştir ama işlemin fiilen tamamlanması, abonenin yükümlülüklerini yerine getirmesine de bağlıdır. Örneğin sizden istenen belgeleri geç verirseniz veya güvence bedelini geç öderseniz süreç uzar. Dağıtım şirketi cevabı 10 günde verse bile, siz 1 ay sonra ödeme yaparsanız, işlem o zaman tamamlanır.

Kısacası, standart bir sözleşme gücü artışının onaylanması 10 iş günü (≈2 hafta), gerçekleştirilmesi de toplamda en fazla 3-4 hafta diyebiliriz. Tabii ki her aboneliğin durumu farklı olabilir; mesela yoğun sezonda başvuru yağmuru varsa ufak gecikmeler olabilir. Ama kural olarak 20 iş günü (≈1 ay) içinde sonuçlanması beklenir. Mevzuatta bu süre aşıldığında yaptırım veya tüketiciye tazminat benzeri hükümler de vardır, yani dağıtım şirketleri bu süreye riayet etmeye özen gösterir.

Son kullanıcı olarak sizin yapabileceğiniz, belgelerinizi tam sunmak ve ödemeleri çabuk yapmak, böylece süreci hızlandırmaktır. Ayrıca güç artışı onaylandıktan sonra, işlemin tamamlanması için dağıtım şirketinin sizden haber beklemediğinden emin olun (bazı bölgelerde kullanıcıdan “hazırım, değişikliği yapabilirsiniz” onayı alırlar). Bu iletişimi sağlıklı kurarsanız, güç artış işleminiz belirtilen sürelerde bitecektir.

Sözleşme gücü ve kurulu güç için alt veya üst sınır var mıdır?

Alt Sınır (Minimum): Evet, elektrik piyasası mevzuatına göre bağlantı gücü (sözleşme gücü) 5 kW’nın altında olamaz . Bu, tüm alçak gerilim aboneleri için geçerli bir alt sınırdır. Yani en küçük bir ev aboneliği bile açtırıyor olsanız, sözleşme gücünüz teorik olarak 1-2 kW ihtiyacınız olsa dahi 5 kW olarak kabul edilir ve güvence bedeli de 5 kW üzerinden alınır. Bu kural, 5 kW altındaki değerlerin pratikte çok düşük kalması ve ileride sorun yaratmaması amacıyla konmuştur. Örneğin bir dağ evinde sadece birkaç lamba için elektrik kullanacak olsanız bile, 5 kW altında bağlantı yapılmaz; 5 kW verilir ama siz belki sadece 1 kW kullanırsınız. Bu alt sınır, abonelik sözleşmeleri ve güvence bedeli hesaplamaları açısından önemlidir.

Üst Sınır (Maksimum): Tekil bir abonelik için sabit bir üst sınır yoktur; üst sınır teknik ve tarifesel sınırlamalara bağlıdır. Şöyle açıklayalım:

  • Teknik Üst Sınırlar: Bir abonelik eğer alçak gerilimden (AG, 400/230V) besleniyorsa, pratik üst sınırı genelde o hattın taşıyabileceği akım belirler. Tipik olarak, AG bağlantılarda 250 kVA’ya (~225 kW) kadar yükler, dağıtım trafolarından beslenebilir. Daha yüksek güç isteyen tüketiciler, orta gerilimden (OG) beslenmeye yönlendirilir (kendilerine ait bir trafo kurulur). Örneğin, sözleşme gücü 300 kW talep eden bir fabrika düşünün; dağıtım şirketi der ki “sen OG abonem ol, 0.4 kV yerine 34.5 kV’den bağlantı yap, kendi trafonu kur”. Bu durumda aslında tek bir aboneliğe verilebilecek üst sınır dağıtım şirketinin o gerilim seviyesinde standart prosedürleriyle ilgilidir. Bazı bölgelerde 50 kW üzerinde OG’ye geçiş istenebilir, bazılarında 100 kW’ta, bazılarında 250 kW’ta. Yani teknik üst sınır = beslenme şeklinizin değişim eşiği denebilir.
  • Tarifesel & Yasal Sınırlar: EPDK mevzuatında, tüketicilerin belirli güçlerin üzerinde olması durumunda tabi olacağı farklı yükümlülükler tanımlanmıştır. Örneğin 100 kW ve üzeri sözleşme gücüne sahip mesken harici tüketiciler, “yüksek tüketimli tüketici” sayılarak son kaynak tedarik tarifesi kapsamına girebilir vs. (bu tür düzenlemeler zamanla değişebilir). Serbest tüketici limiti yıllar önce sözleşme gücüne göre de belirleniyordu (mesela “sözleşme gücü 9 kW üzeri olanlar serbest tüketici olabilir” gibi, günümüzde yıllık tüketime göre belirleniyor). Bunlar, belirli eşiklerin üzerinde abonenin tarife veya tedarik rejiminin değiştiğini gösterir. Ama bunlar bir “verilebilecek güç” üst sınırı değildir, daha çok sınıf değişim eşiğidir.
  • Pratik Örnek: Mesken aboneleri için fiili bir üst sınır monofaze bağlantıda ~9-10 kW civarıdır (230V’de 40A civarı akım). Tek faz bir daireye genelde 9 kW üstü istenirse üç faza geçmesi istenir, bu da aslında bir limit oluşturur. Üç fazlı bir apartman dairesinde de 15-20 kW’tan fazlasına nadir ihtiyaç olur; eğer daha fazla gerekiyorsa o artık mesken olmaktan çıkıp işyeri kategorisine girer çoğunlukla. Ticari abonelerde 50 kW üzeri genelde OG’ye (kendi trafosuna) geçirilir, bu da bir limit gibi düşünülebilir. Yani üst sınır “sonsuz” değildir ama durumdan duruma değişir ve dağıtım şirketinin onayı çerçevesinde şekillenir.

Kurulu Güç Sınırları: Kurulu güç olarak da benzer diyebiliriz. Örneğin lisanssız üretim için 1 MW üst sınırı vardı; o bir kurulu güç sınırı (üretimle ilgili gerçi). Tüketimde ise kurulu gücünüzü istediğiniz kadar yapabilirsiniz ama sözleşme gücünüz ile kullanırsınız. Diyelim binanızda 1 MW’lık cihaz var ama sözleşme gücünüz 200 kW, o cihaz tam kapasiteyle çalışamaz. Dolayısıyla kurulu güç pratikte sözleşme gücünüzle kısıtlanmış olur.

Özet: Alt sınır kesindir: 5 kW altı sözleşme gücü olmaz . Üst sınır ise belirli gerilim seviyelerine ve abonelik tipine göre şekillenir. Çok yüksek güç isteyen tüketiciler farklı bağlantı anlaşmalarına tabi olur (OG seviyesine geçmek gibi). Tek bir abonelik için mutlak bir kilovat sınırı yoktur; ancak fiilen 1 MW’ın üstündeki tüketiciler zaten doğrudan TEİAŞ ile iletim sistemine bağlanacak kadar büyük tesislerdir (buna sınır demeyelim de farklı bir kategori diyelim). Dağıtım bölgenizde eğer bir trafo merkezi çok doluysa, belki geçici bir “üst sınır” konulabilir, ama bu genel bir kural değil, o anlık bir durumdur.

Kısacası, sözleşme gücü alt limiti 5 kW’tır. Üst limit ise aboneliğinizi hangi seviyede alacağınıza (AG/OG) ve dağıtım şirketinin fiziki imkanlarına bağlıdır; yüzlerce kW, hatta MW mertebesine kadar sözleşme gücü talepleri özel projelendirmeyle karşılanabilir. Eğer çok yüksek bir güç istiyorsanız (örneğin 5 MW), bunu doğrudan dağıtım şirketi değil iletim şebekesi (TEİAŞ) üzerinden çözmeniz gerekebilir, bu da farklı bir anlaşma gerektirir. Ancak bu büyüklükler normal kullanıcıların çok ötesindedir. Ev ve sıradan işyeri kullanıcıları için pratikte karşılaşılan üst sınırlar, genelde ev için 9-15 kW, küçük işletme için 50 kW, büyük işletme için 250 kW gibi değerlerdir; ötesi zaten bambaşka bağlantı usullerine girer.

Sözleşme gücü ve kurulu güç aşımı cezası nedir?

Güç aşımı cezası, çift terimli tarifedeki abonelere uygulanan ve sözleşme gücünün aşıldığı durumlarda devreye giren bir faturalandırma cezasıdır. Bu ceza, abonenin anlaştığı güç limitini aştığında, dağıtım/tedarik şirketinin bunu telafi etmek için aldığı ek ücreti ifade eder. Şimdi bunu detaylandıralım:

  • Güç aşımı cezası, sadece demandmetre kullanan (çift terimli) aboneler için söz konusudur. Mesken aboneleri veya tek terimli aboneler, talep gücü aşımlarında ceza ödemezler (çünkü faturalamaya yansımaz), sadece fiziki kesinti yaşarlar. Ceza mekanizması, sanayi ve ticarethane yüksek tüketimli gruplar içindir.
  • Nasıl hesaplanır? Sözleşme gücünüzü aştığınız bir fatura döneminde, çektiğiniz en yüksek güç değeri (kW) sözleşme gücünüzden ne kadar fazlaysa, aradaki fark kadar kW için bir ücret ödersiniz. Bu ücretin birim fiyatı, EPDK’nın onayladığı tarife tablosunda tanımlıdır. Genellikle sözleşme gücü birim fiyatının belirli bir katsayısı olarak belirlenir. Örneğin (temsili rakamlarla), sanayi tarifesinde sözleşme gücü birim bedeli 30 TL/kW ise ve aşım cezası katsayısı %50 fazlası olarak belirlenmişse, aşılan her kW için 45 TL/kW ceza ödenir. Bu, tarife dönemlerine göre değişebilen bir yapıdır; EPDK gerektiğinde bunu güncelleyebilir. Cezanın detay formülü her tarife bildiriminde yer alır ama genel tüketici bunu bilmek zorunda değil; bilmesi gereken “aşarsam fazla öderim” prensibidir.
  • Faturada Yansıması: Faturanızda genelde “Güç Aşım Bedeli” veya “Demand Aşım Bedeli” gibi bir satırda bu tutarı görürsünüz. Örneğin sözleşme gücünüz 50 kW, o ay 60 kW çekmişsiniz, 10 kW aşım için diyelim ki birim bedel 40 TL, toplam 400 TL ceza yazılmış olabilir. Bu bedel KDV matrahına dahil edilip vergilendirilir, yani normal fatura kalemi gibi işlem görür.
  • İdari Yaptırım: İki ay üst üste sözleşme gücünü aşırsanız, mevzuata göre dağıtım şirketi sizi uyarır ve sözleşme gücünüzü yükseltmenizi ister. Eğer yükseltmez ve yine aşarsanız elektriğinizi kesme yetkisi bile vardır (çünkü sürekli sistem güvenliğini bozmuş olursunuz). Çoğu zaman aboneler zaten ikinci aydan sonra başvuru yapar ve gücünü arttırır . Çünkü sürekli ceza ödemek yerine, biraz daha güvence bedeli ödeyip limitini yükseltmek ekonomik olur.
  • Kimler maruz kalır? Sanayi tesisleri, orta-büyük ölçekli ticarethaneler (AVM’ler, büyük atölyeler, hastaneler, kampüsler vb.) bu cezaya maruz kalabilir. Bu aboneler genelde bilinçli davranır ve demand yönetimi yaparak aşımı önlemeye çalışır. Yine de beklenmedik üretim yoğunluğu, yeni makine eklenmesi gibi durumlarda cezalar görülebilir.
  • Örnek: Orta ölçekli bir fabrika düşünelim, sözleşme gücü 400 kW, bir ay talep 450 kW’e çıkmış. Aşım = 50 kW. Diyelim ki güç aşım birim bedeli o dönem 35 TL/kW. Bu durumda ceza = 50 × 35 = 1750 TL ekstra olarak faturaya yazılır. Eğer bu sık tekrarlarsa, işletme her ay 1750 TL boşuna ödemiş olur ki, yıl sonunda ciddi rakam yapar. Bu işletme için çözüm, sözleşme gücünü belki 450 veya 500 kW’a çıkarmaktır. Böylece ceza ödemez ama tabi 100 kW ek için güvence bedeli verir ve her ay biraz daha kapasite bedeli öder; bunu hesap ederek karar verir.
  • Meskenler: Tekrar belirtelim, ev kullanıcıları güç aşım cezası ödemez. Onlar için “aşım cezası” fiilen sigortanın atmasıdır, yani ceza kesinti şeklinde gelir. Dolayısıyla bir evde aşım yaşanıyorsa (sürekli sigorta atıyor mesela kombi+klima+fırın aynı anda çalışınca), çözüm yine sözleşme gücünü yükseltmektir. Ama evlerde bu durum nadir olur ve ceza olmadığı için maddi kayıp yaşanmaz, sadece kullanım konforu bozulur.

Sonuç: Güç aşım cezası, sözleşme gücünün üzerinde güç kullanmanın bedelidir. Amacı, aboneleri sözleşme güçlerini doğru belirlemeye teşvik etmek ve şebekedeki kapasite aşımını finansal bir mekanizmayla kontrol altına almaktır. Aboneler için mesaj nettir: Ya sözleşme gücünü ihtiyacına uygun yap, ya da aştığında cezasını öde. Elbette en mantıklısı, ihtiyacı doğru öngörüp ceza ödemeyecek şekilde anlaşma yapmaktır. Böyle bir durumla karşılaşmamak için tüketiciler, tüketim analizlerini iyi yapmalı ve sözleşme gücünü biraz emniyet payı ile belirlemelidir.

Sözleşme gücü ve kurulu güç örnek hesaplaması nasıldır?

Sözleşme gücü ve kurulu güç kavramlarını somutlaştırmak için basit bir örnek senaryo üzerinden hesaplama yapalım. Örneğin, ortalama bir evin elektrik yüklerini ele alalım. Bu evdeki başlıca elektrikli cihazlar ve güçleri şöyle olsun:

Cihaz Güç (W)
Buzdolabı 200 W
Klima 2.000 W
Çamaşır Makinesi 2.000 W
Bulaşık Makinesi 1.500 W
Elektrikli Fırın 3.000 W
Televizyon + Bilgisayar (toplam) 300 W
Aydınlatma (tüm ev toplam) 300 W
Toplam Kurulu Güç 9.300 W (≈9,3 kW)
Sözleşme Gücü (tek terimli) 9,3 kW × 0,6 = ~5,58 kW (uygulamada 5 kW veya 6 kW olarak yuvarlanır)

Kurulu güç hesabı: Yukarıdaki tabloda evdeki cihazların güçleri toplanarak ≈9,3 kW bulunmuştur. Bu, evin teorik olarak tüm bu cihazlar aynı anda çalıştığında çekeceği toplam güçtür. Yani evin kurulu gücü ~9 kW diyebiliriz.

Sözleşme gücü hesabı: Tek terimli mesken tarifesinde dağıtım şirketi, bu kurulu gücün hepsinin aynı anda tam yükte kullanılmayacağını varsayarak bir kullanım katsayısı uygular. Bu katsayı genellikle %60 (0,6) olarak alınır. 9,3 kW × 0,6 ≈ 5,58 kW eder. Gerçekte evler için standart sözleşme gücü değerleri genelde 5 kW, 6 kW gibi yuvarlak değerlerdir. Dolayısıyla bu örnek ev muhtemelen 5 kW sözleşme gücü ile şebekeye bağlanır (bazı durumlarda 6 kW da verilebilir, burada önemli olan büyüklük mertebesidir).

Bu durumda evin aynı anda kullanabileceği güvenli güç 5 kW’tır. Peki evin tüm cihazları aynı anda çalışırsa ne olur? Toplam ihtiyaç 9 kW’a çıkacağı için, bu sözleşme gücünün çok üzerindedir ve muhtemelen evin ana sigortası atar (tipik evlerde 25 A sigorta bulunur, 5 kW ≈ 21-22 A akıma denk gelir; 9 kW ise ~40 A gerektirir, bu yüzden sigorta hemen açar). Pratikte ise evdeki tüm cihazlar nadiren aynı anda tam güçte çalışır. Örneğin klimanız ile fırın belki aynı an kesişmez, ya da bulaşık makinesi ve çamaşır makinesi aynı anda ısıtıcılarını kullanmaz vb. Bu nedenle 5 kW genelde yeterli olur ve sigorta atmaz.

Eğer bu ev sahibi elektrikli araç alıp 7,4 kW’lık bir şarj cihazı takmak isterse, o zaman 5 kW yetmeyecektir. Sözleşme gücünü belki 9 kW’a çıkarması gerekecektir. Bu durumda yeni kurulu güç belki 15 kW’a (ev + araç) ulaşacak, sözleşme gücü de 9 kW ile sınırlandırılacak gibi.

Başka bir örnek de küçük bir işletme olsun. Örneğin bir terzi atölyesi:

  • Dikiş makineleri: 5 adet × 200 W = 1.000 W
  • Ütü: 2.000 W
  • Aydınlatma ve küçük cihazlar: 500 W
  • Klima: 3.000 W
  • Toplam Kurulu Güç ≈ 6.500 W (6,5 kW)

Bu atölye eğer mesken tarifesinde olsaydı 6,5×0,6 ≈ 3,9 kW sözleşme gücü yeterli görülebilirdi. Muhtemelen ticarethane olarak 5 kW bağlantı almıştır, çünkü alt sınır 5 kW. Çalışma anında da belki klima ve ütü aynı anda tam güçte olmazsa 5 kW sıkıntı yaratmaz.

Sanayi örneği: Bir küçük imalathane düşünelim:

  • 3 adet motor (her biri 10 kW) = 30 kW
  • 5 adet ısıtıcı/plastik enjeksiyon (her biri 5 kW) = 25 kW
  • Aydınlatma vs. = 5 kW
  • Toplam Kurulu Güç = 60 kW.
  • Eğer hepsi aynı anda çalışmaz diyelim, kullanım katsayısı 0,8 alalım (sanayide daha yüksek alınır): Talep ≈ 48 kW.
  • Sözleşme Gücü muhtemelen 50 kW seçilir.

Bu işletme, demandmetreli olacaktır ve 50 kW’ı aşmamaya çalışarak üretimini planlar. Kurulu gücü 60 kW olsa da, hiçbir an 50’yi geçmemeye uğraşır veya geçerse ceza öder.

Yukarıdaki hesaplamalar, LSI mantığında (yani olası senaryolar düşünülerek) yapıldı ve tipik değerler kullanıldı. Her abonenin cihaz listesine göre kurulu gücü değişir, ve her tarife grubunun katsayıları farklı olabilir. Ancak prensip aynıdır: Kurulu gücü bulmak için cihaz güçlerini topla; sözleşme gücünü bulmak için eş zamanlılık katsayısı uygula (veya talep analizine bak).

Bu örnekler, sözleşme gücü ile kurulu güç arasındaki ilişkiyi ve hesaplamaların basit mantığını göstermektedir. Kendi eviniz veya işyeriniz için de benzer bir liste yaparak yaklaşık bir hesaplama yapabilir, sözleşme gücünüzün yeterli olup olmadığı konusunda fikir sahibi olabilirsiniz.

Sözleşme gücü ve kurulu güç ihmal edilirse ne gibi sorunlar yaşanır?

Sözleşme gücü ve kurulu gücün doğru yönetilmemesi ya da tamamen göz ardı edilmesi, elektrik kullanımında bir dizi probleme yol açabilir:

  • Sık Sık Elektrik Kesintileri: Eğer bir tesisin gerçek kurulu gücü yüksek olmasına rağmen, ihmal edilip düşük bir sözleşme gücü ile bağlantı yapılmışsa, günlük kullanımda sürekli sınır aşımları yaşanır. Bu da meskenler için devamlı sigorta atması ve cihazların çalışamaması anlamına gelir . Örneğin, bir evin aslında 8-9 kW’lık cihaza sahip olduğunu varsayalım ama sözleşme gücü 5 kW’ta tutulmuş olsun; bu evde kışın elektrikli ısıtıcılar ve mutfak aletleri aynı anda açıldığında her seferinde elektrikler kesilecektir. Bu da yaşam kalitesini ciddi biçimde düşürür.
  • Cihaz ve Ekipman Hasarları: Sürekli aşırı yüklenip sigorta attırmak veya aşırı akım çekmeye çalışmak, zamanla elektrik tesisatınıza zarar verebilir. Sigortalar uygun seçilmediyse aşırı akım kablo yalıtımlarını ısıtarak deformasyona yol açar. Gerçi doğru sigorta varsa açıp koruyacaktır, ama ihmal durumlarında bazen insanlar daha yüksek amperli sigorta takarak “atmasın” diye çözüm arar – bu çok tehlikelidir, çünkü tesisat korumasız kalır. Aşırı yük altında prizler, dağıtım tabloları ısınıp yanabilir. Yani kurulu güç/sözleşme gücü sınırı dikkate alınmazsa, tesisat yangın riski ile karşı karşıya kalır.
  • Verimsiz ve Düzensiz İşletme: Özellikle bir işletmede, sözleşme gücünün yetersiz olması demek, makinelerin planlanan şekilde çalıştırılamaması anlamına gelir. Örneğin bir atölyede aynı anda 3 makine çalışması gerekiyorsa ama her çalıştırdığınızda güç sınırını aştığınız için ya ceza yiyorsunuz ya kesinti oluyor – bu durumda üretim planınızı alt üst olur. Personel makineleri sırayla çalıştırmak zorunda kalır, bu da verimi düşürür. Zamanla bu nedenle üretim kapasitesi kısıtlanmış olur. Halbuki baştan doğru güçle bağlantı sağlansa bu sorun yaşanmayacaktı.
  • Maddi Cezalar ve Kayıplar: Çift terimli tarifedeki bir işletme için, ihmalin faturası doğrudan maddi ceza olarak gelir. Sözleşme gücünü düşük tutup “belki aşmayız” demek ama fiilen aşmak, her ay güç aşım bedeli ödemenize yol açar ki bu da işletme giderlerini artırır. Düzenli aşımlar varsa, iki ay sonra mecburen güç artıracaksınız, bu sefer geçmiş aylarda ödediğiniz cezalar boşa giden para olacaktır. Ayrıca güç aşımları nedeniyle dağıtım şirketi ile sorun yaşamak, enerji kesintisi riskini de beraberinde getirir (aşırı durumlarda kesme yetkileri vardır). Bu da üretim kaybı demektir. Örneğin bir fabrikada ihmal sonucu bir gün elektriklerin kesildiğini düşünün – belki on binlerce liralık üretim kaybı olur.
  • Yasal Uyumsuzluk: Elektrik iç tesisat projelerindeki değerlere uyulmaması da bir ihmaldir. Diyelim ki projede 30 kW talep gösterilmiş ama işletme 50 kW yük bağlamış ve güç artışı başvurusu yapmamış. Bu durumda kullanım aslında bir noktada “sözleşmeye aykırı” hale gelir. Yakalanırsa (ölçümler veya dağıtım takibi ile) idari açıdan sorun olabilir. Ayrıca proje dışı yüklemeler sigorta şirketleri açısından da sorundur; olası bir yangın vs. durumda sigorta eksperi “bu tesisat 30 kW’a göre tasarlanmış ama 50 kW yüklenmiş” derse, tazminatta sorun çıkarabilir.
  • Enerji Kalitesi Sorunları: Aşırı yüklenmeler sadece sizin tesisinizi değil, bağlı bulunduğunuz şebeke bölümünü de etkileyebilir. Örneğin küçük bir trafodan beslenen bir bölgede herkes sözleşme gücünü aşıyorsa veya bir kişi çok aşıyorsa, trafoda aşırı yüklenme olur. Bu da bölgede voltaj düşmelerine, dalgalanmalara sebep olur. Komşularınızın cihazları bile etkilenebilir. Bu tip durumlar dağıtım şirketince tespit edilirse ilgili abonelere uyarı yapılır. Yine de ihmal sürerse, trafo arızaları veya bölgesel kesintiler yaşanabilir.
  • Gereksiz Yatırım: Tersi yönde bir ihmal de, gereğinden çok yüksek sözleşme gücü talep edip yıllarca bunu kullanmamak olabilir. Bu durumda dağıtım şirketi altyapıyı büyük hazırlamış ama siz kullanmıyorsunuzdur; bu kapasite bloke olur, başkası kullanamaz. Uzun vadede atıl kapasite ekonomi dışı kalır. Size de zararı, bağladığınız yüksek güvence bedeli ve ödediğiniz kapasite bedelidir (çift terimliyse boşa ödeme yapmış olursunuz). Bu nedenle ihtiyacın doğru belirlenmesi iki taraf için de önemlidir.

Sonuç: Sözleşme gücü ve kurulu gücü ihmal etmek, kesintiler, cihaz arızaları, yangın riskleri, üretim kayıpları, maddi cezalar ve yasal sorunlar gibi bir dizi istenmeyen duruma yol açabilir. Bu yüzden elektrik tesisatı planlanırken ve abonelik anlaşması yapılırken bu değerlere çok dikkat edilmeli, gerekiyorsa uzman görüşü alınmalıdır. Var olan bir abonelikte de zamanla yük profiliniz değişirse (yeni cihazlar eklerseniz), bunu göz ardı etmeyip hemen sözleşme gücünüzü gözden geçirmelisiniz. İhmal etmemek, uzun vadede hem güvenliğiniz hem de cebiniz için en doğrusudur.

Sözleşme gücü ve kurulu güç belirlenirken nelere dikkat edilmelidir?

Sözleşme gücü ve kurulu güç tespitinde ve planlanmasında aşağıdaki hususlara dikkat ederek, ileride oluşabilecek sorunların önüne geçebilirsiniz:

  • Mevcut ve Planlanan Cihazlarınızı Listeleyin: İlk adım, evinizde veya işyerinizde bulunan tüm elektrikli cihazların bir envanterini çıkarmaktır. Her cihazın güç değerini (W veya kW) not edin. Klima, ısıtıcı, fırın, su ısıtıcı, motor, bilgisayar gibi büyük küçük tüm yükleri hesaba katın. Ayrıca, gelecekte eklemeyi düşündüğünüz cihazlar varsa (örn. elektrikli araç şarj istasyonu, ikinci bir klima, yeni bir üretim makinesi gibi), bunları da dahil edin. Bu liste, sizin gerçek kurulu gücünüzü belirlemenizi sağlar.
  • Eş Zamanlılık (Diversity) Oranını Düşünün: Listedeki tüm cihazlar nadiren aynı anda tam güçte çalışır. Bu nedenle, aynı anda kullanım olasılıklarını değerlendirin. Örneğin bir evde elektrikli ısıtıcı yazın kullanılmaz veya bir fabrikada iki üretim hattı dönüşümlü çalışıyor olabilir. Kullanım senaryolarınızı düşünerek makul bir kullanım faktörü belirleyin. Meskenler için genelde %40-60 arası, ofisler için %60-80, sanayi için %80-100 arası olabilir (duruma göre). Bu faktörü kurulu gücünüze uygulayarak tahmini talep gücünüzü bulun. Bu değer, sözleşme gücü seçiminde rehberiniz olacak.
  • Mevzuat ve Standartları İnceleyin: Bölgenizdeki dağıtım şirketinin uygulamalarını öğrenin. Örneğin alt sınırın 5 kW olduğunu zaten söyledik. Tek faz için genelde 9-10 kW üzeri istenmez; üç faz bağlantı gerekiyorsa 15 kW ve üzerini düşünmek gerekir. Eğer bir apartmandaysanız, apartman kolon hattının kapasitesi de bir faktördür – çok yüksek bir güç istemek binanın ortak tesisatını aşabilir. Bunları dağıtım şirketiyle görüşüp öğrenebilirsiniz. Ayrıca güvence bedeli tarifesini bilin (EPDK yayınlar); böylece seçeceğiniz sözleşme gücünün size maliyetini bilirsiniz.
  • Gelecek Planlarınıza Göre Ayarlayın: Özellikle işletmeler, birkaç yıllık büyüme projeksiyonlarına göre sözleşme gücü planlamalıdır. Eğer 1-2 yıl içinde üretiminizi %50 artırmayı hedefliyorsanız, makineler çoğalacaksa, sözleşme gücünüzü şimdiden biraz yüksek tutmak mantıklı olabilir (tabii çok fazla değil, çünkü kullanılmayan kapasiteye de bedel ödersiniz). Ancak büyüme kaçınılmazsa, küçük artışları sık sık yapmaktansa baştan bir miktar yüksek almak operasyonel kolaylık sağlar. Meskenlerde de, ileride elektrikli araç almayı planlıyorsanız veya elektrikli ısıtma sistemine geçecekseniz, bu planlar sözleşme gücüne yansıtılmalıdır.
  • Ekonomik Optimizasyon: Sözleşme gücünü belirlerken gereğinden çok fazla da almamak gerekir. Çünkü çift terimli tarifede gereksiz yere yüksek sözleşme gücü demek her ay kullanılmayan kapasiteye para ödemek demektir. Ayrıca yüksek sözleşme gücü = yüksek güvence bedeli demektir. Örneğin ihtiyacınız en fazla 50 kW iken sırf “rahat olsun” diye 100 kW seçerseniz, güvence bedeline ve kapasite bedeline iki kat para bağlamış olursunuz. Dolayısıyla, ihtiyacınızı gerçekçi belirleyip makul bir emniyet payıyla sözleşme gücünüzü seçin.
  • Uzman Görüşü Alın: Bir elektrik mühendisi veya konusunda uzman bir elektrik teknikeriyle görüşmek, özellikle işletmeler için çok faydalıdır. Uzmanlar, hem tesisatın teknik kısıtlarını hem de tarife ayrıntılarını bilirler. Sizin kullanım profilinize bakarak optimal sözleşme gücünü önerebilirler. Ayrıca iç tesisatınızda yapmanız gereken iyileştirmeler varsa (daha yüksek amper için kablo kesitinin artırılması gibi) sizi uyarırlar. Bu sayede hem güvenli hem de uyumlu bir güç planlaması yapabilirsiniz.
  • Resmi Tanımlara Uyma: Proje ve başvuru formlarında kurulu güç ve talep gücü istenirken, doğru beyanlarda bulunun. Projede “kurulu güç” kısmına olduğundan az yazdırmak ileriye dönük sorun yaratabilir. Bazı kişiler güvence bedeli düşük çıksın diye az gösterme yoluna gidebiliyor; bu kesinlikle tavsiye edilmez. Çünkü eğer projeniz onaylanırken düşük güç üzerinden trafonuz planlanırsa, sonra artış isterken altyapı engeline takılabilirsiniz. Yasal formları gerçekçi ve doğru bilgilerle doldurun.
  • Enerji Verimliliği ve Alternatifler: Sözleşme gücü planlarken, gerek duyulan yüksek gücün azaltılıp azaltılamayacağını da düşünün. Örneğin eski bir motor çok akım çekiyorsa yeni enerji verimli modelle değiştirmek, veya aynı anda çalışmak zorunda olmayan süreçleri zamansal olarak ayırmak, talep gücünüzü düşürebilir. Bu da daha düşük sözleşme gücüyle aynı işi yapmanızı sağlar. Bu açıdan, enerji verimliliği yatırımları ve talep yönetimi, sözleşme gücü optimizasyonunun bir parçasıdır.

Özetlemek gerekirse, sözleşme gücü ve kurulu güç belirleme işi kapsamlı bir değerlendirme gerektirir. Tüketim envanteri çıkarmak, kullanım alışkanlıklarını analiz etmek, ileriye dönük planları katmak, ekonomik ve teknik dengeleri gözetmek önemlidir. Bu süreci dikkatli yapmak, sonrasında yıllarca sorunsuz ve cezasız elektrik kullanmanızı, güvenli bir tesisata sahip olmanızı sağlar. Unutmayın ki, sözleşme gücünüzü her zaman artırabilirsiniz ama baştan doğru belirlemek sizi ekstra işlerden kurtarır; aynı şekilde gereksiz yüksek belirlemek de cepten para çıkarır. Dolayısıyla, dengeli ve bilgili bir yaklaşımla hareket etmelisiniz. Gerekirse bu konuda profesyonel destek almaktan çekinmeyin.

Kaynakça

  • EPDK Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği – Bağlantı gücü alt sınırı ve sözleşme gücü tanımları (Türkiyeenerji.com.tr üzerinden yönetmelik metni) .
  • TMMOB EMO, “Jeneratör Seçim Kriterleri” (PDF) – Yüksek kurulu güce sahip bir yapının jeneratör kapasitesi örneği üzerinden kurulu gücün önemi (EMO yayınından) .

 

EÇE Enerji, 2018 yılında, Türkiye sanayisinin öncülerinden EGE ÇELİK’ in güvencesiyle kuruldu. İlk adımda İzmir Aliağa’da bulunan EGE ÇELİK tesislerine elektrik tedariki sağlarken kısa sürede enerji tedarik sektöründe güvenilir, istikrarlı ve sürdürülebilir hizmet sunan bir marka haline geldi.

Bugün, 81 ilde bulunan müşterilerine elektrik tedarik eden EÇE Enerji, GES yatırımları, yeşil enerji tedariki, araç şarj istasyonu hizmetleri ile müşterilerine enerjinin birçok alanında destek veren bir iş ortağı konumundadır. Enerji sektöründe şeffaflık, kalite ve sürdürülebilirlik ilkeleriyle hareket eden EÇE Enerji; teknolojiyi ve yenilikçiliği merkeze alan anlayışıyla geleceğin ihtiyaçlarına bugünden cevap vermektedir.

Diğer Bloglar
EÇE Enerji ile güvenilir ve sürdürülebilir
elektrik tedarikine başlayın.